Yargıtay’dan miras davaları için emsal nitelikte bir karar çıktı. Buna göre, anne-babalar, “hayırsız evlatları” mirastan reddedebilir. Ailesiyle ilişkilerini sonlandıran, anne-babasını ziyarete gitmeyen evlat mirastan faydalanamayacak.
Milyonlarca kişiyi ilgilendiren bir karara imza atan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, evi terk ederek ailesi ile tüm sosyal ilişkilerini sonlandıran, anne ve babası hastalandığında dahi ziyarete gelmeyen, onların hatırını bile sormayan evladın vasiyetname ile mirasçılıktan çıkartılabileceğine hükmetti.
Zengin bir ailenin tek evladı olan genç kız, eğitimini yurt dışında tamamladıktan sonra döndüğü Türkiye’de birçok şirketlerde üst düzey yöneticilik yaptı. İddiaya göre bir çok şirkette mesai arkadaşlarıyla yaşadığı geçimsizlik sebebiyle sık sık iş değiştirdi. İş hayatı çalkantılı giden genç kadın, yine iddiaya göre anne ve babasını uzun yıllar ziyarete gitmedi, onların hatırını bile sormadı. Evlatlarının hayırsız olduğunu düşünen milyonlarca lira servet sahibi anne baba ise evlatlarını vasiyatname ile mirastan reddetti.
Mahkemenin kapısını çalan genç kadın, yurt dışında eğitimini tamamladığını, annesi ile şirket kurduklarını ve şirket müdürü olarak çalıştığını; hiçbir zaman anne ve babasını ihmal etmediğini, sürekli olarak ve imkanları dahilinde ilgilendiğini, bir evladın ailesine göstermiş olduğu saygıyı, sevgiyi ve özeni her zaman için gösterdiğini dile getirdi.
Babası tarafından noterlikte düzenlenen vasiyetnamede belirtilen hususların gerçeği yansıtmadığını, annesiyle birlikte kurdukları şirketin, haber verilmeden tadilat açıklamasıyla kullanılmaz hale getirildiğini, şirketin kayıt ve muhasebe evraklarının annesi tarafından habersizce alındığı ve şirketin işleyişini imkansız hale getiren davranışlarda bulunulduğunu öne sürdü.
Hayatını devam ettirmek için arkadaşlarının desteğini aldığını, babasıyla ile görüşmelerinin aralıklarla devam ettiğini, buna rağmen annesinin, babasının ölümünü gizlediğini, babasının hazırladığı vasiyetnamelerin içerik olarak mirasçılıktan çıkarmak üzere yapıldığını kaydederek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etti.
Davalı anne ise davacının ana ve babasına gösterdiği ilgiye yönelik olarak ileri sürdüğü iddiaların, yurt içindeki yoğun çalışma hayatı dışında 1998 yılına kadar geçerli olduğunu, davacının çalışma hayatı süresince ortaklarıyla anlaşamayan, çalıştığı şirketlerde geçimsizliğinden dolayı işine son verilen birisi olduğunu dile getirdi. Davacının babası tarafından mirasçılıktan çıkartılmasını haklı kılan tüm hukuki nedenlerin açıkça kanıtlandığını savundu.
Mahkeme, davacının, babasının sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt dışında okutulduğunu, çok rahat bir hayat sürmesi sağlanmış olmasına rağmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçekleşmemesi üzerine ailenin yanından ayrıldığına dikkat çekti.
Mahkeme kararında, “Ailesinin onaylamadığı bir evlilikten sonra boşanmış ve daha sonra nikahsız bir beraberlik içinde bulunmuş ve ancak babası tarafından başka şahıslar aracılığıyla bulunarak hastalığı sırasında evine getirtilebilmiştir. Davacı miras bırakana ve öz annesine yönelik olarak ziyaret etmeme, hatırını sormama, onların ve toplumun genel kabulü dışında ailenin onurun ihlali olarak değerlendirilen nikahsız birlikte yaşama gibi eylemler yanında; ziyaret ettiğinde babasına yönelik olarak ‘bunun mezar yeri var mı?’ şeklinde olumsuz ifadeler kullanılmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 510. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşmesine sebep olmuştur. Muris de bu sebeplerle davacıyı mirasçılıktan çıkarmıştır. Mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak vasiyetnamesinde belirtilen koşulların gerçekleştiği davalı tarafça ispatlandığı’ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir” denildi. Davacı genç kadın kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi, davanın kabulüne hükmetti. Bu kez davalı kararı temyiz edince devreye Yargıtay 3. Hukuk Dairesi girdi.
Emsal nitelikteki kararda, anne babanın hatırını sormayan evladın mirastan rededilebileceği vurgulandı.
Kararda şu ifadelere yer verildi: “Davalı anne, vasiyetnamede belirtilen ıskat sebeplerini ispat etmek için tanık dinletmiştir. Davalı tanıklarının, murisi uzun zamandır tanıdıklarını özel günlerde yanlarında olduklarını ancak davacıyı hiç yanlarında görmediklerini ilk defa duruşma salonunda gördüklerini; davacının anne babasına haber vermeden kayıplara karıştığını dile getirmişlerdir.
Davalının daha önce kızının evini bilmediğini; davacının adresinin tespit edilmesinden sonra muris ve davalının bu adrese çiçek yaptırarak gittiklerini ancak davacının babasına ‘ne işiniz var niye geldiniz’ dediğini öne sürmüşlerdir. Bir kısım tanıkların ise murisin kızlarının olduğunu dahi bilmediğini; davacının miras bırakana ve davalı annesine karşı ilgisiz kaldığı, hastalığı ile ilgilenmediği dinlenen tanık beyanları ile sabit olmuştur.
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Dosyada, tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadığından tanıkların sözlerine değer vermek gerekmektedir. Bu durumda bölge adliye mahkemesince, dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbırakanın davacı kızını mirastan çıkarma sebebi olarak ileri sürdüğü vakaların mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunduğu, kısaca davacının anne ve babası olan mirasbırakana karşı mükellef olduğu aile hukukundan doğan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranışlarla yerine getirmediği gözetilerek karar verilmesi gerekirken;
yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mirasbırakanın, vasiyetnameler ile kendisi ile annesinin rızası dışında evi terk ettiği, dönmesi için haber gönderilmesine rağmen gelmediği, tanımadıkları birisi ile kendisine ve annesine haber vermeden evlendiği, ağır hastalığa yakalanmasına ve haber gönderilmesine rağmen bakmayacağını, ilgilenmeyeceğini, eve gelmeyeceğini bildirdiği; bayramlarda ve diğer önemli günlerde yıllar boyu eve uğramadığı, telefonla aramadığı;
boşandığı eşi ile birlikte nikahsız olarak yaşadığı, son dönemde yapılan rica ve minnetler ile zoraki eve geldiği ancak ilgilenmediği yabancı biri gibi davrandığı; ‘yatacak mezar yeri var mı bu adamın’ dediği;
kiracılara özel hayatları ve geçmiş ile ilgili birtakım şeyler anlattığı, anne babasının kötü insanlar olduğunu söylediği, bu sebeple davacının ailevi görevlerini ağır bir şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle, mirasçılıktan çıkardığı görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”