İtalyan basınına konuşan Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Lütfullah Göktaş, Türkiye’nin Ukrayna-Rusya krizindeki önemine vurgu yaparak Antalya’da yapılan zirveye değindi.
Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Lütfullah Göktaş, İtalyan Corriere Della Sera gazetesine röportaj verdi.
Göktaş, Ukrayna-Rusya arasındaki müzakerelerde Türkiye’nin rolüne ilişkin değerlendirmeler yaptı.
“ANTALYA’DAKİ ZİRVE BİR DİPLOMASİ ZAFERİDİR”
Türkiye’nin Ukrayna-Rusya krizindeki önemine değinen Göktaş, “Lavrov ile Kuleba’nın Antalya’da bir araya gelmeleri bir diplomasi zaferidir ve ülkemize olan güvenin göstergesidir” dedi.
Göktaş’ın röportajından öne çıkan başlıklar şu şekilde;
-Antalya’daki görüşmelerde ciddi bir ilerleme kaydedilmiş görünmüyor. Siz diplomatik açıdan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye, her iki ülkeyle de ilişkileri bulunması hasebiyle müzakerelerde önemli bir rol oynayabilir mi? Erdoğan ısrarcı olacak mı?
Lavrov ile Kuleba’nın Antalya Diplomasi Forumu çerçevesinde bir bir araya gelmiş olmaları son derece müspet bir gelişmedir. Şu an için her iki tarafın da kendi pozisyonlarını korudukları doğrudur. Ancak ülkemizin arabululuğu sayesinde Ukrayna’daki çatışmanın başlamasından bu yana ilk kez bu düzeyde bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın da vurguladığı üzere, bu bir diplomasi zaferidir. Antalya’daki buluşmada Türkiye’nin de hazır bulunmasının taraflarca özellikle talep edilmiş olması, ülkemize duyulan güvenin göstergesidir. Unutmayalım ki Türkiye, Belarus’ta devam eden heyetlerarası görüşme sürecinin başlamasını da teşvik etmiştir. Ukrayna tarafının bu görüşmelerin Belarus’ta yapılmasına ikna edilmesinde ülkemiz belirleyici bir rol oynamıştır. Putin ve Zelensky ile müteaddit telefon görüşmeleri gerçekleştirmiş olan Cumhurbaşkanımızın diplomatik çabaları devam ediyor, devam da edecektir. Cumhurbaşkanımızın arabuluculuk çabaları Amerika Birleşik Devletleri tarafından da takdirle karşılanıyor.
-Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Bu bir işgal değildir. Başka hiçbir ülkeye saldırmayacağız, Ukrayna’ya saldırmayacağız. Bu bir işgal değildir, herhangi bir toprağı işgal niyetimiz de yok” dedi. Halbuki neler olup bittiğini herkes görüyor. Bakış açıları birbirinden bu denli uzak iken müzakere masası nasıl kurulabilir?
Savaşın hiç kimseye yararı yok. Hiç kimsenin elinde sihirli değnek de yok. Ama savaşın sona erdirilebilmesi için yegâne çözüm yolu da diplomasidir. Antalya’daki gibi bir başlangıca ihtiyaç vardı. Bu sürecin devam ettirilmesi ve karşılıklı güven arttırıcı adımlarla beraber gelişmelerin olumlu bir mecraya evrilebileceğini düşünüyoruz. Rusya ile Ukrayna arasında tarafsızlık dahil müzakere edilen birçok husus var. Kapsamlı bir barış anlaşması için müzakere ve diplomasiden başka seçeneğimiz yok.
-Zelensky uçuşa yasak bölge talebinde bulunuyor, ama silah ve dron dışında bir şey elde edemiyor. Türkiye, AB ve ABD’nin uygulamaya başladığı yaptırımlara destek vermedi. Neden? Sizce yaptırım uygulamak yanlış bir yöntem mi?
Türkiye, BM Güvenlik Konseyi kararları dışındaki yaptırım kararlarına uymamayı uzun zamandır ilke edinmiş bir ülkedir. Yaptırımların ne kadar işe yarayacağı tartışmalıdır. Yaptırımların sadece Rusya’ya değil, yaptırım kararı alan ülkelere de bazı olumsuz etkileri olacaktır. Türkiye olarak bizim Rusya ile -enerji, turizm, tarım sektörleri dahil- derin ekonomik bağlarımız mevcut. Bunların zarar görmesini tabiatıyla arzu etmiyoruz. Biz yaptırım yerine, Moskova ile iletişimde kalmanın daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu sayede çözüm arayışlarına somut katkı sağlamamızın da kolaylaşacağına inanıyoruz.
-Ukrayna gerek Rusya gerek Batı tarafından sınır güvenliğinin ihlal edilmemesi mukabilinde 1994’te nükleer silahlardan feragat etmişti. Mevcut durumun ise nükleer silahsızlanmayı teşvik ettiği söylenemez. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ukrayna’nın egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün güçlü bir şekilde desteklenmesi önemlidir. Son olaylarla birlikte, nükleer silahlardan kaynaklanan tehdit ve risklerin yeniden gündeme geldiği görülüyor. Türkiye öteden beri dünyanın nükleer silahlardan arındırılmasını savunuyor. Türkiye Büyükelçisi olarak, nükleer silahların barış ve istikrara hizmet etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
-Nükleer demişken.. Putin nükleer nükleer alarm seviyesini yükseltse de Lavrov nükleer savaş riski bulunmadığına dair güvence verdi. Sizce rahat olmamız mümkün mü?
Bir nükleer saldırı tüm dünya için yıkıcı sonuçlar doğurur. Böyle bir ihtimali düşünmek bile kötü. Şu an ihtiyaç duyulan temel şey, gerilimi azaltmaktır.
-Türkiye NATO üyesi. Moskova ise NATO’nun sınır güvenliğini tehdit ettiğinden, askeri harekatı da bu yüzden başlattığından dem vuruyor. Sizce NATO’nun bazı hataları söz konusu olabilir mi? Gerçekten gerilimi tırmandırdı mı?
Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasından yanadır. Cumhurbaşkanımız Ukrayna’ya yapılan saldırının uluslararası hukukun ihlali olduğunu açıkça belirtti. Ama Rusya’nın toprak bütünlüğünü hedef alan bir NATO kararına destek vermeyeceğimizi de söyledi. Türkiye geçmişte AB ve NATO’nun genişleme süreçlerine olumlu yaklaşmıştır. Ukrayna’nın NATO üyeliğinin hassas bir konu olduğunun farkındayız. Bu ihtimal, Rusya’nın ana kaygısını oluşturuyor. Dolayısıyla Rusya’nın yıllardır söylediği sınır güvenliğiyle ilgili kaygıları da nazarı itibara alınmalıdır. Gerçekçi bir yaklaşımla, her iki tarafı da tatmin edecek bir çözüm bulmak lazım.
-Rus doğalgazını Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı’nda ya da ülkenizin ilk nükleer santralinin inşasında da görüldüğü üzere Putin ve Erdoğan pek çok sektörde işbirliği içinde. Mevcut durum ikili ilişkileri nasıl etkiler?
Bizim hem Rusya hem Ukrayna ile özel ilişkilerimiz var. Ukrayna stratejik ortağımız. Rusya ile ticaret hacmimiz 20 milyar Doların üzerinde. Geçen yıl yaklaşık 5 milyon Rus turisti ağırladık. Rusya, ülkemizin en büyük doğalgaz tedarikçisi. Ülkemizdeki ilk nükleer santrali Rusya inşa ediyor. Bazı meselelerde görüş ayrılıklarımıza rağmen, son yıllarda ilişkilerimiz ve işbirliğimiz büyük gelişme gösterdi. Bu savaşın bazı sektörleri olumsuz etkileme ihtimali tabii ki var. Ancak biz Rusya ile ikili ilişkilerimizin zarar görmesini istemiyoruz. Bu nedenle dengeli bir politika izlemek, Moskova ile de diyalog halinde kalmak istiyoruz.