Rektör atamasını bahane ederek yasa dışı gösteriler düzenleyip polise saldırıp, DHKP-C marşı eşliğinde halay çeken grupların sahneye çıktığı Boğaziçi Üniversitesi’nde, Kabe-i Muazzama fotoğrafı yere serilip üzerine LGBT paçavrası yerleştirildi. Siyasi isimler ve usta yazarlar, terörist eylemleri gerçekleştirenler ve amaçlarını Haber7.com’a değerlendirdi.
Daha önce terör örgütü DHKP-C marşı eşliğinde halay çeken grupların sahneye çıktığı Boğaziçi Üniversitesi’nde, son olarak Kabe fotoğrafı yere serilip üzerine LGBT paçavrası yerleştirilerek provokasyona imza atılmıştı. Son olarak üniversitede yasadışı gösteriler düzenleyip polisle çatışan birçok kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan çok sayıda kişinin ise öğrenci bile olmadığı ortaya çıktı.
Türkiye’yi kaosa sürüklemeye çalışan kirli ellerin bu oyununu AK Parti Eski Grup Başkanvekili Mücahit Birinci, Araştırmacı Yazar Mustafa Şen, Star Gazetesi Yazarı Fadime Özkan, Akşam Gazetesi Yazarı Emin Pazarcı ve Takvim Gazetesi Yazarı Ekrem Kızıltaş Haber7.com’a değerlendirdi.
MÜCAHİT BİRİNCİ – AK PARTİ ESKİ GRUP BAŞKANVEKİLİ
Rektör atamasını bahane ederek, tıpkı Gezi sürecindeki ağaçlar gibi bunu arkasına sığınacak bir kalkan olarak kullanarak gösteri yapmaya başladılar.
Öğrenci oldukları ve öğrenme niyetinde olup olmadıkları çok tartışmalı. Bunların içinde yasadışı örgüt mensubu bir takım elemanlar sızdı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da bunları gösterisine destek verdi. Gezi Kalkışmasını kutsayan Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer CHP’liler gibi Kaftancıoğlu da burada hemen türedi.
Onlar “Öğrenciler demokratik direniş hakkını kullanıyor” dediler. Biz de “Ne demokratik direnişi… Danimarka’da gösteri yapan öğrenciden bahsetmiyorsunuz. Burası Türkiye. Bu topraklarda yaşamak bedel ister. Bu topraklarda uyanık olmak bir zorunluluktur. Bu yapılan bir destabilize operasyonudur. Türkiye’yi destabilize etmek için kalkışılan bir harekettir. Bunun devamı gelecektir” diyerek buna karşı çıktık.
Nitekim dün bunlar tarafından rektörlük binasının çevrelendiğini gördük. Gezi’de Taksim’i sözde işgal eden disiplinden geliyor ya onlar, aynı fraksiyonun rektörlük binası çevresini işgal girişimini gördük. Fakat polis kuvvetlerimiz sağduyulu bir şekilde teröre destek veren bu yuvalar hakkında gereğini yapmıştır. Bu işgal girişimleri, çembere almalar demokratik hak ve yürüyüş kanununa uygun bir hareket olarak addedilemez. Bu tamamen Türkiye’yi destabilize, terörize etmeye çalışan harekettir.
Vatandaşımızı çok büyük hassasiyet gösterdiği bir mesele var. Kabe-i Muazzama’nın fotoğrafını bunlar yerlere serdiler. Kabe-i Muazzama’yı yere koyan zihniyetin ellerini bu aziz millet kırar. Yani o zihniyete büyük öfke duyar. Bunlar milletimizi hassasiyetlerini bildikleri için provokasyon peşindeler. İnsanları sokağa çekme, çatışma ortamı oluşturma gibi düşünce peşindeler. Milletimiz tabi uyanıktır ama milletimizin sabrına da güvenmesinler. Milletimizin kutsalına hakaret etmekten kendilerini alıkoysunlar. Bu emperyalci, küreselci çeteler bu işlerden zararlı çıkacaktır.
LGBT DERNEKLERİ KÜRESELCİLERİN PARYALARIDIR
Kendilerini adeta hak savunucusu olarak ön plana atan LGBT ve feminist derneklerin bu tür değerlere saldırılarda her zaman en önde olmaları da koskocaman bir soru işaretidir. Sadece Türkiye’de değil ulus devletleri zayıflatmak için küresel güçlerin piyasaya sürdüğü paryalardır bu dernekler. Bu derneklerin hak mücadelesiyle falan alakası yoktur. İşte yine burada milletimizin bir manevi değerine hakaret etmek için bunların paçavralarını Kabe-i Muazzama etrafına sermişler. Bu mihraklar gece gündüz ‘bu milleti nasıl irrite ettirebiliriz. Fay hatlarını nasıl oluşturabiliriz” gibi toplantılar yapıyorlar benim anladığım kadarıyla. Ama hep söylüyoruz. Bunları topu gelsin. Milletimiz bunlara pabuç bırakmaz. Polisimiz de bunlara gereğini yapmıştır. Onları da tebrik ediyorum.
BATININ KOKUŞMUŞ DEĞERLERİNİN BİR HÜKMÜ YOKTUR
Avrupalılar şunu bilsin ki bizim milletimiz, Kabe-i Muazzama’nin üzerine koydukları o paçavraları bir fikir özgürlüğü olarak görmüyor. Burada Avrupa Birliği’nin o kokuşmuş değerlerini Türk milletine dayatmanın bir manası yoktur, bu rasyonel de değildir. Zaten bu eylemcilerin hami olarak gördükleri de Batı… Ama bu millet Batı’nın beyanlarını buruşturup atar. Buradan zararlı çıkan, o değerlerimize dil uzatanlar olur. Milletimize bir zarar gelmez.
BOĞAZİÇİ’NİN GENELİNİ YANSITMIYOR
Bu marjinal küçük toplulukların sesleri çok fazla çıkar. Büyük ve sağduyulu kitleler daha sessizdir. Burada 15 binden fazla öğrenci içinde gösteriler içinde buluna 200-300, maksimum 500 kişiden bahsediyoruz. Yaklaşık bin öğretim üyesinden 40 tanesi falan durma eylemleri yaptı. Bunların genele hükmetmediğini görüyoruz. “Boğaziçi Üniversitesi kötüdür” yaklaşımı yanlıştır.
EMİN PAZARCI – AKŞAM GAZETESİ YAZARI
BOĞAZİÇİLİYİ BÜYÜTEÇLE ARIYORSUN
Boğaziçi’nde olan biteni daha önce yaşadık. Bu filmi seyrettik. Türkiye’yi karıştırmak isteyen eller bazı noktalardan devreye girerler. Daha önce ağaç üzerinden yaptıkları gibi şimdi de rektörlük üzerinden Boğaziçi’nde şanslarını deniyorlar.
Boğaziçi’ndeki olay masum bir öğrenci hareketi değil. Bir kere olayların içinde neredeyse Boğaziçi’nin öğrencileri yok. Gözaltına alınanları görüyoruz. Bunların içinde her türlü dernekten, örgütten, Ankara’dan, Samsun’dan Eskişehir’den, İzmir’den insanlar var. Boğaziçi öğrencisini büyüteçle arıyorsunuz. Bu maksatlı bir hareket. Bu hareket sırasında da kanunsuzluk yapıyorlar. Rektörlüğün önünü kapatıyorlar, sokağa çıkma yasağını ihmal ederek gösteri yapıyorsunuz, işgal girişiminde bulunuyorsunuz. Yakalanan eylemcilerin attıkları sloganlar da ortada. 50 yıldır aynı sloganları duyuyoruz. Bu eski bir yemeğin ısıtılıp önümüze konması gibi bir durum. Bilmeyenler de sofraya oturuyor işte.
ALİ BABACAN, KABE’YE YAPILAN HAKARETİ ÖNEMSİZ GÖRÜYOR
Muhalefet de maalesef bu işe sahip çıkıyor ama toplumda bir karşılığı yok. Arkalarından giden yok. Ama Ali Babacan gibi bir isim orada Kabe’nin fotoğrafı ayaklar altına serilirken bunu basit bir olay gibi değerlendiriyor. Üzerinde durmuyor ve bu sözde öğrenci hareketine destek oluyor. Ahmet Davutoğlu da aynı şekilde eylemlerin arkasında… Muhalefet de ayrıca çok çirkin bir tavır ortaya koyuyor. Meseleye buradan bakmak lazım, Türkiye yine kirletilmeye çalışılıyor.
VANDALLIK, KEPAZELİK
Ortada bir durum da yok. İstiyorlar ki rektör gitsin. Peki niye gitsin? Atandı diye gitsin diyorlar. Kim bunları diyen? Öğrenciler. İyi de burası devletin üniversitesi, kanunlar çerçevesine uyan istediği ismi getirir. Öğrencinin görevi okulu yönetmek değildir. Üstelik bunlar bir de hukuku, kanunları çiğniyor. Bu eylemde hukuk, adalet, demokrasi yok. Vandallık, barbarlık, kepazelik var.
MUSTAFA ŞEN – ARAŞTIRMACI, YAZAR
ANTİ TÜRK GETTOSU KURMUŞLAR AMA BOĞAZİÇİ TÜRK YURDUDUR
Bir Boğaziçili olarak söylüyorum; Boğaziçi’nde yaşananların salt öğrenci eylemi tarafı elbette vardır. Ama terör örgütlerinin Boğaziçi’nde çok ciddi bir yapılanması var. Ve provokasyon yapıyorlar. Zaten gözaltına alınanların çoğunun Boğaziçi ile hiç alakalarının olmaması da bunu gösteriyor. Vaktiyle ABD’ye beyin transferi için kurulmuş olan bir kurum Boğaziçi. Millileşmesi çok uzun zaman aldı. Yüz seneden fazla sürdü. Ama tam millileşemediği de ortada. Bu yaşananların rektörle alakası yok. Daha önce hiç Boğaziçili olmayan birileri de rektör oldu. Kaldı ki mevcut rektör master ve doktorasını Boğaziçi’nde yapmış birisi. Ayrıca diğer üniversitelerdeki rektörler hangi hukuka tabi olarak göreve geliyorsa mevcut rektör de aynı hukuk ile geldi. Cumhurbaşkanı aynı hukuku uyguladı. Ne rektör ve ne de Cumhurbaşkanı’nı hukuka aykırılık konusunda kimse eleştiremez.
SAVUNULACAK BİR YANI YOK
Yaşananların akademik tarafı da var ve buna herkesin saygı duyması lazım. Öğrenci tarafından yapılan demokratik eylemlerin bizatihi rektör tarafından korunması lazım. Ama durumun siyasi, ideolojik hatta ideolojik-terörsel tarafı olduğunu da görüyoruz. İlkini sonuna kadar savunuyorum ama ikincisinin savunulacak bir tarafını görmüyorum.
ÖĞRENCİLER DE SEÇİME KATILSIN
Misal rektör HDP ya da CHP’li bir aday olsaydı bu eylemler yapılacak mıydı? Bir Boğaziçili olarak ben buna rahatlıkla ‘Hayır’ diyebiliyorum. Meseleler politize ediliyor. İlk eylem yapılırken terör örgütlerinin marşları okundu. Ya da demokratik olsun, seçimle olsun diyorlar. Madem öyle tam demokratik olsun. Son 2 sınıf öğrencileri, idari çalışanlar, master, doktora öğrencileri, asistanlar da katılsın seçime. Ama olmaz. Çünkü kendi ideojilerinden olmayanı akademisyen yapmadıkları için onların fikri dışından bir rektör çıkmasını formüle etmişler, demokrasi bahanesiyle bundan vazgeçmiyorlar.
BOĞAZİÇİ’Nİ GERİYE GÖTÜRDÜLER
Mevcut rektör “Boğaziçi Üniversitesi dünya sıralamasında 600lerde. Ben bunu 100’e çıkaracağım” diyor. Boğaziçi her yıl ilk 600’a giren öğrencileri topluyor ama dünya sıralamasında 600’lerde. Burada bir gerizekalılık yok mu? Bu kadar yüksek beyinleri üniversiteye alıp üniversiteyi geriletmek nasıl bir iştir? Bu neden hiç sorgulanmadı?
KENDİLERİ GİBİ DÜŞÜNMEYENE ÖZGÜRLÜK YOK
Ayrıca Kabe olayına inançlarından dolayı tepki gösteren insanları fişlemek demokrasinin, özgürlüğün neresinde vardır. Bu faşizm değilse alçaklık değilse nedir?
Boğaziçi’nde toplumun her kesiminden ailelerin çocukları okuyor. Ama Boğaziçi’nin kendine göre bir demokratik havası var ya, diyelim ki o demokratik ortamda İslamcı genç oradaki bir liberal ve solcu gencin yaptığına karışmıyor. Burası üniversitedir, özgür ortamdır diye düşünüyor. Ama kendisi aynı şekilde mukabele görmüyor.
BOĞAZİÇİ FAŞİZMİNİ BİZZAT YAŞADIM
Boğaziçi Üniversitesi’nde bizzat benim yaşadıklarım var. Ben İslamcı bir gençlik lideri olduğum için doktoradan atıldım. Bunu danışmanın yüzüme söyledi. Kendisine hiç yardımcı olmadığımı söylerdi. Onlara İslami camianın deşifresini yapmamı istiyordu. Benim üzerinden İslamcı öğrencileri fişleyecekti. Buna müsaade etmeyince atıldım. “Seni atacağım” diye de yüzüme söyledi.
Sene 1986-87. Öğrenciyim ve oruç tutmak istiyorum. Ama iftar ve sahur verilmiyor. Ortaokuldan bir arkadaşım ve onun nişanlısı ile beraber yurtları gezdik. Bu durumu açıkladık. 276 tane oruç tutmak isteyen öğrenci çıktı. Bunun kavgasını yaptım ve uzun uğraşlar sonucu tek bir öğüne, iftarda yemek çıkarmaya razı oldular ama bir şartla. Benden 276 kişinin listesini istediler. Kendi adımı verdim. 276 tane Mustafa Şen. Vermedim listeyi. Ama yemek kuyruğu etrafında her gün gezinerek o fişlemeyi gözlem yoluyla yaptılar.
ANTİ-TÜRKİYE GETTOSU KURMUŞLAR
Bunlar akademisyen, hoca güya… Bazıları Boğaziçi’nin bir getto haline getirmiş. Tüm Boğaziçi’nden bahsetmiyorum. Boğaziçi’nin büyük çoğunluğu vatan evladıdır. Ama Boğaziçi’nde bir anti Türk, anti Türkiye gettosu oluşturdular. Boğaziçi’nin özgürlüğünden dem vurular. Ama faşizmin alasını yaparlar. Rahatları konforları bozulmasın istiyorlar. Ama onlar unutmamalı ki burası Türk yurdudur. Buna Boğaziçi Üniversitesi’nin bulunduğu topraklar da dahildir. Boğaziçi bir Türk yurdudur. Ve Türk yurdu 15 Temmuz yurdudur. Bunu herkesin bilmesi gerekiyor.
FADİME ÖZKAN – Star Gazetesi Yazarı
TOPLUMUN İKİNCİ GEZİ’YE TAHAMMÜLÜ YOK
Boğaziçi Üniversitesinde rektör atamasına itiraz ediliyormuş gibi başlayan olayların topyekun kaos hedeflediği iyice anlaşıldı. Üstelik protestocuların 10’da 1’i bile Boğaziçi öğrencisi değil. Boğaziçili olsa da sonuç değişmemeli ayrıca.
BOĞAZİÇİ KOLONİ KOLEJİ DEĞİL
Boğaziçi Üniversitesi finansmanı ve yönetimi devlet tarafından karşılanan, öğrenci kaydı merkezi sınav sistemi sonuçlarına göre yapılan bir üniversite. Koloni koleji değil. Türkiye’nin diğer üniversitelerine rektör atamaları nasıl yapılıyorsa Boğaziçi de aynı mevzuata bağlıdır. Öğretim üyelerinin bazıları rektörlük binasına sırtını döndü, içerden dışardan birkaç yüz öğrenci bahçede slogan attı diye ayrıcalık uygulanamaz. Uygulanmamalı.
EZİK SİYASİ FİGÜRLER BOY GÖSTERİYOR
Gezi olaylarını kitlesel bir kalkışmaya çevirmek için devreye giren konsorsiyum üyelerinin hemen tamamı bu kez de Boğaziçi’nin bahçesinde toplaşıyor. Looser siyasetçiler, her bataklıkta payı olan istihbarat elemanları, olguya algı karıştırmakta mahir yerli-yabancı medya, devlet düşmanı muhalifler, meşru zeminde rakibiyle mücadele edemeyen ezik siyasi figürler, sokak olayları sayesinde kariyer yapmış başka bir alanda varlık gösterememiş kimi “kartlaşmış” tipler bu kez de Boğaziçi’nde boy gösteriyor. İsimleri anmaya gerek yok, gençlerin arkasına saklansalar da, görüyorsunuz.
SANAT ESERİ DEĞİL SUÇ ALETİ
Boğaziçi’nden başlayarak toplumu kışkırtmak, zincirleme eylemlere yol açmak istendiğinin son ispatı Kabe-i Muazzama’ya yapılan saldırıdır. Hangisi olursa olsun bir dinin kutsallarına saldırmak, alay etmek, aşağılamaya çalışmak suçtur, kabul edilemez, müsamaha gösterilemez, cezasız bırakılamaz. Kabe Müslümanların kıblesidir, yönüdür. Ümmetin güm güm atan ortak kalbidir, en çok özlediğidir. Sergilenen o rezil poster bir sanat eseri değil sinir uçlarını tahrip ederek toplumdaki ahengi bozmak, tahammülleri zorlamak ve makul Müslümanları dahi kışkırtmak için tasarlanmış bir suç aletidir. Kanunlar neyi emrediyorsa aynen uygulansın, suçlular cezalandırılsın. Toplumun ikinci bir Gezi’ye tahammülü olduğunu sanmıyorum.
EKREM KIZILTAŞ – TAKVİM GAZETESİ YAZARI
KANUNLAR ‘BİRİLERİ İSTEMİYOR’ DİYE DEĞİŞEMEZ
Türkiye’de 200 küsür üniversite var. Her üniversitenin de rektör atama prosedürü belli. Bununla alakalı Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunları mevcut. Bu kanunlara göre her üniversiteye nasıl rektör atanıyorsa Boğaziçi Üniversitesi’ne de rektör atandı. Hiç kimse de bunun kanunu açıdan problemli olduğunu söyleyemez.
MEVCUT REKTÖRDEN NEDEN RAHATSIZ OLDULAR
Bir kesim atamanın demokratik olmadığını söylüyor. Burada konu demokratik olup olmaması değil, Cumhurbaşkanı’nın diğer üniversitelerde olduğu gibi buraya bir rektör ataması. Bu rektörün şahsiyetiyle de alakalı bir takım sözler ediliyor ama Boğaziçi Üniversitesi ile de bağlantısı olduğu ortada. Sadece geçmişte savunma sanayisi alanından yaptığı çalışmalar dolayısıyla herhalde bir kesimin hedefi oldu.
Anlaşıldığı kadarıyla birileri rektör üzerinden gençleri öne sürmeye çalıştılar. Ama olayların başından beri gördüğümüz ise Boğaziçi öğrencilerinin karşı çıktığı rektörün görevden alınması için yapılan eylemlere Boğaziçi ile ilgisi olmayan hatta öğrenci olmayan bir çok kişinin katıldığı… Mesela Müslümanların kutsalına hakaret edildiğinde de bunun arkasında çok duran olmadı. Ama bu olayı öğrencilerin ifade özgürlüğü olarak tanımlayanlar da çıktı.
EYLEMLERDE BOĞAZİÇİLER YOK
Rektörlük etrafının abluka altına alınması karşısında polisin yaptığı operasyon için de bir takım sözler söylendi. Ama eyleme katılanların çoğunun Boğaziçi üniversitesi öğrencisi olmadığı ortaya çıktı.
Yani birileri Boğaziçi Üniversitesi’nde bir maksat buldu ve bunun üzerinden “ortalığı karıştırabilir miyiz” derdinde düşmüş görünüyor.
BEĞENMEYENİN İZLEMESİ GEREKEN YOL BELLİ
Konu tabi ki sadece Boğaziçi Üniversitesi değil. Birilerinin rektör ataması ile ilgili sorunu varsa bununla alakalı hukuki yollara başvurabilir. Kanuni uygulamalar ortadayken “Biz bunu beğenmiyoruz” diye ortalıkla bağırıp çağırmanın bir anlamı yok. İdarenin de “Madem siz böyle düşünüyorsunuz, biz de bunu değiştirelim” diyecek hali de yok. Birilerinin yine üzüm yeme amacında olmadığı, buradan hareketle bağcı dövmeye kalkıştıkları görülüyor. Devlet attığı adımdan sırf birileri istemiyor diye vazgeçecek değil. Aklı başında insanları da söylediği sözlerin karşılığı şu: Rektör atama sisteminden memnun değilseniz, bunu değiştirecek hukuki yollara başvuru yapabilirsiniz. Buna kimsenin de itirazı olmayacaktır.
KAYNAK: HABER7