AK Parti’nin doğurganlık oranlarını artırmak için yürüttüğü çalışmada çocuk sayısına göre artan doğum izni modeli masada. Konuyla ilgili dört bakanlık çalışma başlatırken, kadın çalışan sayısı ve işten uzak kalma maliyeti masaya hesaplanacak.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılı doğum istatistiklerine göre Türkiye’de toplam doğurganlık hızı kayıtlara geçen en düşük seviyeye geriledi, doğurganlık oranı 1,51’e kadar düştü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da istatistiklerin endişe verici olduğunun altını çizen Erdoğan, “Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir.” dedi.
Doğurganlık oranı en düşük seviyeye geriledi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘nüfus’ uyarısının ardından doğurganlık oranının artırılması, AK Parti MKYK’sında gündeme geldi.
Toplantıda düşen doğum oranları ve çiftlerin çocuk sahibi olmaları için teşvik amaçlı atılabilecek adımlar değerlendirildi.
Bu doğrultuda konuyla ilgili dört bakanlık çalışmaya başladı etki analizi için harekete geçildi.
Dört bakanlık harekete geçti: Maliyetler hesaplanacak
Milliyet’in haberine göre hazırlanacak yol haritası kapsamında kamu ve özel sektörde doğum izninin uzatılması durumunda oluşacak ilave maliyetin yanı sıra ülke genelinde çalışan kadın sayısı, doğum oranı, işten uzak kalma sürelerinin etkilerinin hesaplanıp masaya yatırılacak.
Özel sektörde çalışan annelerin doğum izinleri konusunda oluşabilecek tereddütlerin göz önüne alınması, bu konuda verilebilecek devlet desteklerinin de gündeme gelmesi bekleniyor.
Türkiye’de kaç ay izin var?
Türkiye’de özel sektörde kadın işçiler, doğumdan önce 8 hafta, doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 haftalık ücretli doğum izni alabiliyor.
Bu süreye 6 aylık ücretsiz izin eklenebiliyor. Kamuda görev yapan kadın memurlar da 16 haftalık doğum izninden yararlanabiliyor.
İkiz, üçüz gibi çoğul gebeliklerde bu süreye 2 haftalık ilave yapılabiliyor.
“Nüfus millet olarak en büyük gücümüzdür, bunu korumak zorundayız”
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşen doğum oranlarıyla ilgili açıklaması şu şekildeydi:
Son yıllarda aileye yönelik tehditlerin giderek arttığını müşahede ediyoruz. Dünyanın birçok bölgesinde artık toplumlar yaşlanıyor. Yalnız yaşamayı tercih eden birey sayısı ve boşanma oranları artarken, evlilik oranları buna bağlı olarak hane başına düşen çocuk sayısı azalıyor. Evlilikler ve doğurganlık hızı azalırken tek ebeveynli ya da parçalanmış ailelerin sayısı günden güne çoğalıyor. 2023 yılı doğum istatistikleri endişe vericidir.
Nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altındayız. Bu, açık söylüyorum, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir. Açık söylüyorum bu Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir bir felakettir. Biz bu tabloyu gördüğümüz için sürekli 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyorduk. Maalesef zaman, öngörülerimizde bizi haklı çıkardı. En az 3 çocuk çağrımızın önemi bugün daha iyi anlaşılıyor. Nüfus millet olarak en büyük gücümüzdür, bunu korumak zorundayız. Önümüzdeki dönem bu konularda daha kararlı olacağız.