Rayına bir türlü oturamayan ekonomi modelimizde kim fakir kim zengin?

Aziz Dağtekin Yazdı

Türkiye bir türlü ekonomik özgürlüğü ve istikrarı kalıcı olarak yakalayamıyor.  Çünkü kendisine has bir yasası yok. Gelen gideni aratıyor. Verilen hedefler tutmuyor. Ekonomide verimliliği yakalayabilmek için ilkokullarda ekonomi ile vatandaşlık dersleri okutulmalıdır. Vatandaşa ekonomi aşısı yapılmadığı sürece hedefleri hep şaşırıp dururuz.

“Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur” diye çok güzel bir atasözümüz var. Devlet kalifiyeli eleman çalıştırmadığı için, bir kişinin yapacağı işi 3 kişi istihdam ederek yapmaya çalışıyor. Denetim yok. Performans ölçümleme yok. Vergi adaletsizliği diz boyu. Kayıt dışı ekonomi adeta cennet vaad ediyor.  Hani derler ya “Zurnada peşrev olmaz‚ ne çıkarsa bahtına” bizim ekonomi modelimiz ve yönetimimiz de öyle bir şey.

Nasıl ki, zorla güzellik olmuyorsa, nasıl ki zorla yemin kabul olmuyorsa, toplumda deneme maksatlı ekonomik modeller de kabul görmez. Gelişmiş ülkelerden Almanya’yı örnek verecek olursak, adil bir vergi sistemi var. Bu sistem sayesinde doğan her çocuk vergi mükellefi oluyor. Bu vergi mükellefi de görev ve sorumluluklarını gayet iyi biliyor. Her ayın sonunda her vatandaş yapmış olduğu alış veriş fişini toplayıp vergi dairesine iade edip, iade miktarını borçlu ise borcuna mahsup edebiliyor, alacaklı ise nakden alabiliyor. “Zora dağlar, aşığa yollar dayanmaz” misali devlet vergi denetmeni gibi vatandaşını çalıştırıyor, kayıt dışı vergiyi kayıt altına alabiliyor.

Biz de ise durum çok farklı, “Zenginlikle sıcaktan zarar gelmez.” anlayışı hüküm sürüyor. Alınan ekonomik kararlarla zengin daha çok zengin oluyor, fakir iyice fakirleşiyor. 23 yıllık Ak Parti iktidarında kaç ekonomik model denedik inanın artık sayısını unutmuş durumdayız. Şimdilerde de Orta Vadeli Program (OVP) ile hedef tutturmaya çalışılıyor. Bunun da tutmayacağına şimdiden inancım tamdır. Millet menfaatine olmayan her program zenginin menfaatinedir. Hani derler ya, “Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı meydana çıkmaz” bizim ekonomik modellerimiz de öyle bir şey. Kur korumalı mevduat hesabı geliştirdiler. Kur korumalı mevduat hesabı tutabildi mi? Devletin dövizi baskı altında tutmak için geliştirdiği bu ucube sistem sayesinde hazinenin uğradığı zararın hesabını bilen var mı? Şahsen ben bilmiyorum. Fakat bu ekonomik politikanın tutmadığını çok iyi biliyorum.

Zenginin malı, fakirin dölü kıymetli olurmuş! Asıl söylemek istediğimiz şudur: Vergi adaletsizliğine son vermeliyiz. Ekonomide verimi arttırmak ve sağlıklı kararlar alabilmek için bir konsey kurulmalı. Adına da “Ekonomi konseyi” verilmeli. Bu ekonomi konseyine her kesimden uzmanlar alınmalıdır. Her kesimin görüşü alınarak adil bir vergi sistemi oluşturulmalı, devlete hiç KDV ödemek istemeyen bu yüzden de sürekli inşaat yapan şirketlerin vurgunları önlenmelidir. Bu sağlandığı zaman inanın ki, zenginin malı, fakirin ağzını yormaz. Çünkü ekonomiye her alanda katkı sağlanmış olur. Bu sayede devlet iki yılda bir vergi affı çıkarmaz. Bir de birleşik faiz uygulamaz. Devlet bu birleşik faizden de derhal vaz geçmelidir. Faizin faizi nerede görülmüş Allah aşkına.

Uzun lafın kısası, devlet her alanda adil olmalı. Ekonomide deneme yanılma politikalarından vaz geçmeli. Her kesim tarafından kabul edilebilir ekonomik politikalar geliştirmelidir. Zengine göre alınan ekonomik kararlar eşitlik ilkesine aykırıdır. Parlamentoya da çeki düzen getirilmeli. parlamentoda ki israf ekonomisi önlenmelidir. Bir dönem, 2 dönem, 3 dönem üst üste millet vekili seçilip de yüksek emekli aylığı alanlar dönemi son bulmalıdır. Devlet 70 çeşit vergi alınmasından derhal vaz geçmelidir. Vergide zengin fakir eşitsizliği giderilmelidir. Vergi dilimlerini inceleyecek olursak hem asgari ücretliden ve memurdan peşin alınan vergi kalemleri önde gelir. Vergide bu haksızlık giderilmediği takdirde zenginin kağnısı dağdan aşar, fakirin eşeği düz yolda şaşar. Bu böyle biline…

Bir de diş ağrısı çekenler, dişleri sağlam olanları; yoksulluk çekenler parası bol olanı mutlu sanır. Oysa dünyanın yoksul insanı, paradan başka bir şeyi olmayandır. Bize göre, aza sahip olan değil, sürekli daha fazlasını isteyen ve kazanma hırsına bürünen fakirdir.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

“Etki Ajanlığı” yasa teklifi revize edilmek üzere geri çekildi

Kamuoyunda ‘etki ajanlığı’ olarak adlandırılan, “Devletin Güvenliği veya Siyasal Yararları Aleyhine Suç İşleme” maddesi geri …

Bir yanıt yazın