Son dönemde “FETÖ’nün siyasi ayağı” tartışmalarıyla birlikte eski genelkurmay başkanları da FETÖ ile ilgili açıklamalarda bulunurken, örgüt üyelerinin TSK’ya sızması ile ilgili sorumluluk almayanlar hedef saptırmaya çalışıyor. Son olarak eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök “FETÖ’cülük o dönem suç değildi” diyerek örgüt üyelerinin TSK’ya sızmasına kılıf uydurdu. Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu ise bugün köşesinde kaleme aldığı yazıda Özkök’e sert tepki gösterdi.
Namaz kılıp eşi başörtülü diye attıklarınız FETÖ’cü değildi
Son günlerde “FETÖ’nün siyasi ayağı” ile ilgili söylemlerde bulunarak örgütün yapılandığı dönemde kendi görev alanlarında yaşananların sorumluluğunu almaktan kaçınanlar kervanına eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de katıldı. Sözcü Gazetesi’ne röportaj veren Özkök, görevde bulunduğu dönemde FETÖ’cülerle ilgili hiçbir işlem yapılmamasını “O dönem FETÖ suç değildi” diyerek savundu. Oysa Özkök’ün görevde bulunduğu dönem de dahil olmak üzere TSK’da görev yapan birçok subay ve astsubay sadece namaz kıldığı, ailesinde başörtülü kadınlar bulunduğu gibi gerekçelerle ordudan atılmıştı. Namaz kıldığı için gerici/şeriatçı ilan edilen, eşi/annesi başörtülü diye yemin törenlerine alınmayıp kapılarda ağlatılan bu gerekçelerle ordudan atılan hiçbir subay/astsubay FETÖ’cü çıkmazken, o dönem “namaz kılmak, başörtü takmak suç değil” demeyen Özkök, söz konusu FETÖ olunca ise sınav sorularının çalınmasını, TSK içerisine sızılarak yabancı istihbarat örgütlerine ajanlık yapılmasını görmezden gelip örgütü savunmaktan geri kalmadı. Ordudan atılan vatansever askerler yerine FETÖ’cülerin yerleştirilmesine göz yumulurken, PKK’ya istihbarat vererek onlarca askerimizi şehit ettiren FETÖ’cüler görmezden gelindi. Son dönemde gündemi meşgul eden tartışmaları ve Özkök’ün sözlerini köşesine taşıyan Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu ise yaşananlara sert tepki göstererek “Bunların akılları, bence hâlâ Fetullah Gülen’in bir hoca olduğunda.. Adamın CIA kucağında oturan bir hain örgütün başı olduğuna, Hilmi Özkök hâlâ inanmıyor olmalı..” dedi.
İşte Ali Karahasanoğlu’nun “Hırsızlık suç değil ama eşi örtülü olmak suçmuş” başlıklı o yazısı
Aman Allah’ım..
Aman ki ne aman..
Bu insanlar, bu ülkede Genelkurmay Başkanlığı mı yapmış?
“Çok kritik bir coğrafyada yaşıyoruz, çok güçlü ordumuz olması lazım. Bu ordumuz için de, her şeyimizi feda etmeliyiz” sözlerini, bu Genelkurmay Başkanları ne kadar haketmiş?
Bir tanesi geçen hafta konuşmuştu.
“2009 Haziran ayında yapılan kanun değişikliği ile, TSK’da suçüstü yaptığımız astsubaylar kurtarıldı, sivil mahkemede yargılanmaları sağlandı” mealinde laflar etmişti..
Oysa gerçek ne idi?
Kastedilen Kayseri’deki astsubayların yargılamaları askeri mahkemede yapılmış, Askeri Yargıtay tarafından da, beraat kararları onanmıştı.
Sivil mahkemeye gidiş falan yoktu..
FETÖ’cü astsubayları beraat ettirenler de, sivil hakimler değil.. Asker hakimler idi.
O Genelkurmay Başkanı’nı geçtik..
Şimdi bir başka Genelkurmay Başkanı kafayı çıkardı..
Bir sayfalık röportajında, bir dediği, diğer dediğini tutmayan bir orgeneral emeklisi..
Hani, “Bazı şeyleri tam hatırlayamıyorum. yaş geldi 80’e” dese..
Mazur göreceğim..
“O yaşa gelebilecek miyiz. Gelsek de, bakalım bizim hafıza o yaşta neleri hatırlayabilir” deyip geçeceğim..
Ama emekli Genelkurmay Başkanı’mız iddialı..
Olayları hatırlamada da iddialı.. Yorumlamada da iddialı..
Suçlamada da iddialı..
2002 ile 2006 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Hilmi Özkök’ten bahsediyorum..
Röportaj verdiği Saygı Öztürk, ifadeler ile oynamamış ise..
İlkokul çocuğunda bile göremeyeceğiniz tutarsızlıklarla dolu bir röportaj..
Soruluyor kendisine:
“TSK içindeki FETÖ’cüler niye temizlenmedi?”
Emekli Orgeneral Hilmi Özkök cevap veriyor: “2002-2006 yıllarında o zamanki adıyla ‘Cemaat’ olan Fetullahçılık, kanunen bir suç değildi. Kanunun suç saymadığı bir konumda olan kişiye ‘Ordudan atmak’ gibi ağır bir ceza verilebilir mi?”
Orgeneral olmanıza gerek yok..
Genelkurmay Başkanlığı yapmış olmanıza gerek yok..
Okumuş olmanıza, mürekkep yalamış olmanıza gerek yok..
Koca bir Türkiye’nin, etrafı çevrili düşmanlara karşı en fazla uyanık olması gereken silahlı gücünün en tepesinde 4 yıl görev yapmış olmanıza gerek yok..
“O zaman adı cemaat olan Fetullahçılık, kanunen suç değildi” ne demek komutan?
1980’li yıllarda, soru çalarak askeri liselere giren bir gruptan bahsediyoruz..
1980 darbesinden sonra, Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından arandığı dönemde yakalandığında, önce Deniz Kuvvetleri komutanının talimatı ile serbest bırakılmak istenilen..
Olmayınca, darbenin bir numarası Kenan Evren tarafından il komutanı aranıp, serbest bıraktırılan Fetullah Gülen’in ordu içindeki yapılanmasından bahsediyoruz..
Başörtülü şehit annelerinin, orduevi kapılarında iteklendiği dönemlerden, “İrtica her kamu kurumuna sızabilir, TSK’ya ise asla” diye tafra atılan dönemlerden bahsediyoruz..
Aradan yıllar geçtikten sonra öğreniyoruz ki, “Fetullahçılık suç değil”miş..
Hani bu komutan, yarın bir başka röportajda “Fetullahçılık ne ki?” dese, hiç şaşırmamak gerekir..
Bunların akılları, bence hâlâ Fetullah Gülen’in bir hoca olduğunda..
Adamın CIA kucağında oturan bir hain örgütün başı olduğuna, Hilmi Özkök hâlâ inanmıyor olmalı..
Ki..
Soru çalan.. Kendi adamlarını hırsızlıkla askeriyeye sokan.. Sonrasında kendi adamlarını yükseltmek, rakipsiz hale getirmek için, diğer öğrencileri askeri okullardan attıran.. İnancını istismar ederek, aldattığı gençlere, “Orduda iken namaz kılmayın. Eşinize başörtü taktırmayın” diye fetvalar veren..
Hatta..
“Sizden şüphelenilmemesi için, içki için, eşinize mini etek giydirin” diyebilen bir takıyyeci örgütten bahsediyoruz..
Ama Hilmi Özkök, “O zaman suç değildi” diyor..
Soru çalarak TSK’ya girmek, rakip olmaması için diğer öğrencilere iftira ederek tasfiye etmek suç değil idi ise, “irtica” gerekçesi ile yıllarca attığınız dindar subayların suçunu söyleyin, bay komutan..
Öyle ya..
Bir yandan binlerce subayı “irtica” gerekçesi ile ordudan atmışsınız..
Ama bunların % 99’u, FETÖ’cü çıkmamış. Kendi halinde, namaz kılan subaylar, annesi-eşi başörtülü subaylar oldukları ortaya çıkmış.
Onları atarken, “Eşi başörtülü olmak suç değil” denilmemiş..
“Annesinin başındaki örtü, ihraç için sebep olamaz” denilmemiş..
Sıra FETÖ’cülere gelince..
Takıyyecilere gelince..
Hırsızlık yapanlara gelince..
Fetullahçılığı bir kenara bırakın.
En azından hırsızlıklarını gösterip, “Anca gidersiniz” denilmesi gerekir iken..
Hırsızlıkları gözden kaçırılıp, “Fetullahçılık suç değil ki” gerekçesi ile, korunup kollanmışlar..
Daha önemlisi..
Aynı komutan, aynı röportajda, bakın önceki sözleri ile nasıl çelişkiye düşmüş:
“Anayasa gereği YAŞ kararları yargı denetimi dışında tutulduğundan, ihraç edilenler yargıya başvuramıyorlar düşüncesiyle o zaman YAŞ üyesi Başbakan ve Milli Savunma Bakanı kararlara şerh koyuyorlardı. Umarım şimdilerde ‘Fetullahçılar niye atılmıyordu’ diyenler bu açıklamalarımı düşünürler.”
Çaktırmadan, AK Parti iktidarına saldırıyı görüyor musunuz?
TSK, Fetullahçıları atıyormuş da.. AK Partili bakanlar şerh koyuyormuş..
Bilmeyenler da sanır ki, şerh konulunca, subaylar atılamıyordu..
O günleri yaşayan bir gazeteci-hukukçu olarak söyleyeyim..
Başbakan şerh koyuyordu..
Ama Yüksek Askeri Şura’nın üyesi olan komutanların oyları ile, adeta “Zıt Erenköy” dercesine, atmak istediklerini atıyorlardı..
O şerhin, hiçbir hukuki önemi olmuyordu.. Kimseye bir faydası olmuyordu..
Yeter ki, TSK, birisini atmak istesin..
Kimseye sormadan atıyorlardı..
Kimse de engel olamıyordu.. Yargıya bile gidilemiyordu..
Suçsuz olduğu halde, istediklerini atan komutanlar, şimdi atmadıkları FETÖ’cüler için, atılanlara konulan şerhi gerekçe gösteriyorlar..
O şerhlere rağmen, yüzlerce subayı yine atmadınız mı?
Attınız..
O zaman, FETÖ’cüleri niye atmadınız?
Niye “Şu şu subayın, CIA ile bağlantısı var. Sınavlarda soru çalma tespitleri var” diyemediniz? Bu gerekçe ile, ihraç prosedürünü niye başlatmadınız?