Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanmak için mahkemeye başvuran çifti kusurlu buldu. Kadına bağlanan nafaka kararı, kaynanasına hakaretlerde bulunduğu gerekçesiyle bozuldu.
Boşanma sonrası nafaka konusu sık sık tartışılıyor.
Türkiye’deki binlerce nafaka mağduru duruma tepki gösteriyor.
Davalardan birinde alınan karar ise sürece adeta damga vurdu.
Bu kez boşanma sonrası kadına verilecek olan nafaka kararı ‘kaynana’ ayrıntısı nedeniyle bozuldu.
Eşinin annesine hakaret etti
Şiddetli geçimsizlik yaşayan bir çift evlilik birliğinin temelden sarsıldığı gerekçesiyle karşılıklı boşanma davası açtı.
Mahkeme ise eşinin annesine hakaretlerde bulunan kadın ile kadına karşılık veren kocayı kusurlu gördü.
Yoksulluk nafakası bağlandı
Bunun üzerine çiftin boşanmasına ve kadına yoksulluk nafakası bağlanmasına karar verildi.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince yerel mahkeme kararının hukuka uygun bulunması üzerine taraflar, “kusur belirlemesi ve nafaka” yönünden kararı temyiz etti.
‘Erkek tepkisel nitelikte karşılık verdi’
Ardından Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Dairenin gerekçesinde kadının, eşinin annesine süregelen şekilde, ağır biçimde hakaret ettiği, erkeğin ise tepkisel nitelikte karşılık verdiği belirtildi.
Kadın tam kusurlu bulundu
Bu kapsamda erkeğin kusurlu bulunmasının doğru olmadığı ifade edilen gerekçede, “Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda, davalı-davacı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü ile tam kusurlu kadın tarafından açılan birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekir.” tespiti yapıldı.
Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği hatırlatılan gerekçede, mevcut davada kadının “tam kusurlu” olduğunun belirlendiği aktarıldı.
“Yoksulluk nafakası talebi doğru değil”
Gerekçede, “Tam kusurlu kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilemez. O halde, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken kabulü doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.” ifadesi kullanıldı.