Aziz Dağtekin Yazdı
Türkiye’deki siyasi gündem, gerçek gündemi geride bırakarak baş döndürür hale geldi. İsrail’in katliamları, İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bir suikasta kurban gitmesi ülkemizdeki sokak köpekleri konusu iki önemli olayları bastırdı.
Ülkemizde ne hikmetse hep günü birlik olaylar ve gelişi güzel gündem birçok önemli gündemi geride bırakıyor. Halbuki sokak köpekleri sorunu yıllardan beri bilinen hatta göz yumulan hayati bir konu. Deniliyor ki “sokaklar, köpeklerin de sokağı olmalı.” Olsun da sokak köpeklerin tehlikesi konusunda kim ne kadar duyarlı veya bilgi sahibi?
Bize göre, kimse sokak köpeklerinin düşmanı değildir. Ülkemizde hayat pahalılığı hüküm sürerken, ülkemizi ekonomik ve siyasi açıdan baskı altında tutmaya çalışan emperyalist girişimler kadar denetimsiz sokak köpekleri de insanlarımızın can güvenliği açısından tehlike saçmaktadır. Sokak köpeklerini uyutmak fikri ülkenin bir numaralı sorunu haline geldi. Oysa sokak köpeklerini uyutmak demek, köpeği acısız şekilde öldürmek demektir. Kısacası köpeği uyutmak demek, Hayvan ötanazisi bir hayvanı öldürme veya aşırı tıbbi önlemleri alıkoyarak ölmesine izin verme eylemidir. Ötanazi yöntemleri, minimum ağrı ve sıkıntıya neden olacak şekilde tasarlanmıştır.
Oysa, köpek uyutma söylemini normal bir uyku şekli olarak algılayan bazı kesimler, “Köpekler kaç saat uyku uyur?” sorusunu sormaktalar. Onların anladığı şekildeki uyku yanıtı olarak, köpeklerin karakterine, yaşına, ırkına ve o gün ki aktivite seviyesine göre değişebilir ancak genellikle köpeklerin günde 9-14 saat uyuduğunu söyleyebiliriz. Ama devletin vurguladığı uyku modeli bu değildir. Ebedi olarak uyutmaktır.
Köpekler saldırgan oldukları kadar doğuştan şeker hastası olduğunu bilenimiz var mıdır? Bilemeyiz!.. Bildiğimiz odur ki bilimsel açıklamalara göre, köpeklerin doğumsal şeker hastalığı hormonal antagonizma, kronik pankreatit veya otoimmün bir durum olarak ortaya çıktılarıdır. Doğuştan şeker hastalığı geliştirme riski yüksek cinslerden biri Labrador Retriever‘dır. Doğumsal şeker hastalığı belirtileri genellikle 6-12 haftalık yavruların kardeşlerinden küçük olmaları ile somutlaşır.
Bu sevimli oldukları kadar tehlikeli olan hayvanları tanıdığımıza göre gelin bunları ebedi olarak uyutmayalım. Bunların etine bayılan ülkeler var. Tarihte insanlarda köpek eti tüketimi, Doğu ve Güneydoğu Asya, Batı Afrika, Avrupa, Okyanusya ve Amerika’da görülmüştür. 21. yüzyılda ise Çin, Kore ve Vietnam’ın birçok yerinde tüketilmektedir. Özellikle Çin’de her yıl düzenlenen Liçi ve Köpek Yeme Festivali’ne yoğun tepki gösterilmektedir.
Asya’daki kadar olmasa da, köpek eti dünya çapında Gana, Kamerun, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Nijerya, Kuzey Hindistan ve listedeki tek Avrupa ülkesi olan İsviçre’nin bazı kırsal bölgelerinde de yeniyor.
Öyleyse bu kavga neden? Gelin bu sevimli hayvanları toplayalım. Sokakta başıboş dolaşmalarını önleyelim, onları toplayıp besi çiftliklerinde besleyelim. Besiye aldığımız bu sevimli hayvanların etine bayılan ülkelere ihraç edelim. İster canlı, ister et olarak. Alın size siyasi kavgaları bitirecek ticari bir çözüm. Ülke hem para kazanmış olsun, hem de kısır çekişme ve tartışmalardan sıyrılıp gerçek gündemine dönsün. Nasıl fikir ama!..