Akdeniz’de Türkiye’nin tezlerine karşı çıkan Fransa, İngiltere ile Manş Denizi’nde yaşadığı krizde, Jersey Adası’nın kıta sahanlığı üretemeyeceğini hatırlattı.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararıyla başlayan balıkçılık alanları tartışmasında Fransa, daha önce Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de maksimalist olmakla suçladığı tezlere sarıldı. İngiltere’nin Manş Denizi’ndeki adalarının orta hattın ters tarafında kaldığını belirten Fransız yönetimi, gerekirse bu adaların elektriğini keseceğini söyledi. İngilizlerden yanıt donanmayla geldi.
Fransa Denizcilik Bakanı Annick Girardin, ülkesiyle İngiltere arasındaki balıkçılık gerginliğinde, Manş adalarından Jersey’in elektriğini kesmekle tehdit etti. Fransa Ulusal Meclisi’nde milletvekillerine Brexit sonrası İngiltere’yle yaşanan balıkçılık gerginliğiyle ilgili brifing veren Bakan Girardin, İngiltere’nin anlaşma konusundaki tavrını hoş bulmadığını ve gerekirse misilleme yapacaklarını söyledi. Girardin, Manş adalarından Jersey’in cuma günü, teknelerin yerinin belirlenmesini sağlayan izleme sistemi taşıyan 41 balıkçı teknesine sularında avlanma izni vermesiyle ilgili olarak da izin listesinde yeni kurallar ve kısıtlamalar bulunduğunu ifade etti. Bunların Fransa ile görüşülmediğini ve önceden kendilerine bildirilmediğini kaydeden Bakan Girardin, “Kesinlikle kabul edilemez. Jersey’de kabul edersek, her yere erişimimiz için tehlikeli” ifadesini kullandı. Fransız Bakan, Jersey’in elektrik enerjisini sualtı kablolar yoluyla sağladığını hatırlatarak, gerginliğin artması durumunda Fransa’nın misilleme yoluna giderek adaya verilen elektriği keseceğini söyledi. Girardin, “Bu noktaya gelmek üzücü olur, ama gelirsek de gerekeni yaparız” dedi.
İngiliz Hükümeti ise Jersey Adası’na yönelik abluka tehdidi sonrası adaya iki donanma gemisi gönderdi. İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, HMS Severn ve HMS Tamar gemilerinin deniz güvenliği devriyesi icra etmek için Jersey’e gönderildiği ve bunun “ihtiyati bir önlem” olduğu belirtildi. İngiliz basını, gemilerin İngiltere’ye yaklaşık 85 mil uzaklıktaki adaya dün vardığını yazarken, Başbakan Boris Johnson’ın Jersey Başbakanı John Le Fondre ve Dışişleri Bakanı Ian Gorst ile görüştüğü ve adaya olan “sarsılmaz desteğinin” altını çizdiği ifade edildi. Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, Johnson’ın görüşmede Jersey ile Fransa arasında balıkçılık sorununda acilen diyaloğa ihtiyaç olduğunu söylediği belirtildi. Bir ablukanın tamamen haksız olacağını kaydeden Johnson’ın, önlem olarak İngiltere’nin durumu izlemek için iki devriye gemisi gönderdiği, İngiltere ve Jersey hükümetlerinin bu konuda yakın çalışmaya devam edeceğini vurguladığı aktarıldı.
ELEKTRİĞİN YÜZDE 95’İ FRANSA’DAN
İki ülke arasındaki sorun, Jersey’nin, Brexit sonrası imzalanan İngiltere-AB Ticaret Anlaşması kapsamında, kendi sularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden, geçmişteki balıkçılık faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istemesiyle başlamıştı. Bunun üzerine Fransa, Jersey’nin elektriğini kesme, Fransız balıkçılar da adanın limanını ablukaya alma tehdidinde bulunmuştu. Manş Adaları’ndan olan Jersey’nin elektriğinin yüzde 95’i yaklaşık 14 mil uzaklıktaki Fransa tarafından sağlanıyor. Kendine has bir yönetimi olan ve Kraliçe’nin bir temsilcisi bulunan ada, uluslararası arenada İngiltere tarafından temsil ediliyor.
Brexit sonrası ticaret ilişkilerini belirleyen ve 24 Aralık 2020’de varılan ticaret anlaşması, İngiltere’ye Avrupalı balıkçılara kendi ülkelerinin 6-12 deniz mili açığında avlanmaları için ruhsat verme zorunluluğu getiriyor. Ancak Fransa, İngiltere’nin Fransız balıkçıların çok küçük bir kısmına avlanma ruhsatı verdiğini belirtiyor. Manş kıyısındaki Fransız limanı Boulogne-Sur-Mer’deki balıkçılar, geçen ay İngiltere’yi protesto için eylem yapmış, bu ülkeye balık taşıyan kamyonları engellemişti. Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune de İngiltere’nin anlaşmaya uymaması durumunda gerekirse başka sektörlerde misilleme yapacaklarını belirtmişti.
KANAL ADALARI DAVASI
Fransa ve İngiltere arasındaki balıkçılık tartışmasının özünde ise deniz yetki alanlarının paylaşımı konusu yer alıyor. Fransa, her ne kadar Doğu Akdeniz’de Türk kıyılarına yalnızca 2 kilometre uzaklıktaki Meis/Kızılhisar Adası’na kıta sahanlığı tanıyarak Yunan iddialarını desteklese de, söz konusu kendi kıyıları olunca Manş Denizi’ndeki İngiliz adalarının karasuyu dışında deniz yetki alanı üretemeyeceğini belirtiyor. İki ülke arasındaki anlaşmazlık 1977 yılındaki Manş Adaları/Kanal Adaları Davası’na kadar uzanıyor.
1977 yılında Birleşik Krallık, Fransa ve Kuzey İrlanda, Manş Denizi’ndeki ihtilaflı Jersey, Alderney, Guernsey, Sark adaları ile çeşitli ada, adacık ve kayalıklardan oluşan Kanal Adaları’nın kıta sahanlığı sınırlarını belirlemek amacıyla Daimi Hakemlik Mahkemesi’ne başvurmuşlardı. O dönem Fransa; İngiltere ve Kuzey İrlanda’nın taraf olduğu 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6. maddesine çekince koymuştu. 1958 Sözleşmesi’nin 6. maddesinde şöyle deniliyordu:
“Aynı kıta sahanlığının, kıyıları karşı karşıya olan iki ya da daha fazla devletin ülkesine bitişik olduğu yerlerde, bu devletlere ait kıta sahanlığının sınırı bu devletler arasında anlaşma ile tespit edilecektir. Anlaşma yoksa ve özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa, sınır, her noktası her bir devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarına eşit uzaklıkta olan orta hattır.”
Birleşik Krallık, Fransa’nın çekincesine itiraz etti fakat Hakem Mahkemesi, Fransa’nın 6. maddeye atfen koyduğu çekincenin haklı bir çekince olduğu sonucuna vardı. Bu sebeple Fransa’nın çekince koyduğu 6. maddenin Manş Denizi yetki alanlarında taraf devletler arasında uygulanmayacağı hükmüne varıldı ve deniz yetki alanları sınırlandırmasında uluslararası deniz hukukunun ilke ve prensiplerinin dikkate alınmasına kararlaştırıldı.
Çünkü eşit uzaklık ilkesi, tıpkı Yunanistan’ın Girit, Kerpe, Kaşot, Rodos ve Meis hattındaki iddiası gibi hakkaniyetli olmayan bir durum ortaya çıkarıyordu. Zaten İngiltere’nin ters taraftaki adalarının toplam kıyı uzunluğu, Fransa kıyıları ile mukayese götürmüyordu. Bu orantısızlık sebebiyle Birleşik Krallık’ın kıta sahanlığı hakkaniyet olmaksızın büyüyecek ve Fransa’nın Manş Denizi’ne çıkışı engellenecekti. Paylaşımın hakkaniyetli olması ilkesi ise 1969 Kuzey Denizi Davası’nda karara bağlanmıştı. Hakkaniyetsiz bir paylaşım gelecekte bir ihtilafın kaynağı olacağı için Hakem Mahkemesi tarafından kabul edilmedi. Hakem Mahkemesi, sonuç olarak Fransa kıyılarındaki İngiltere’ye ait Kanal Adaları’nın Manş Denizi’ne bakan yüzlerinde 12 mil genişlikte bir cep bölge bırakılmasına ve Manş Denizi’ndeki kıta sahanlığı sınırının, iki devletin anakaralarını esas alan eşit uzaklıktaki orta hat olmasına karar verdi.
KARARIN TÜRKİYE AÇISINDAN ÖNEMİ1977 Kanal Adaları Davası, bugün Türkiye’nin Yunanistan ile yaşadığı sorunlar için de yol gösterici bir önem taşıyor. Kararda ortay hattın ters tarafında kalan adalara karasuyu kadar bir deniz yetki alanı tanınırken, ülkeler arasındaki paylaşımın da anakaralar esas alınarak yapılması öngörülüyor. Yine atıflarda hakkaniyet ilkesine vurgu yapılarak, bir ülkenin açık denizlere çıkışının engellenemeyeceği belirtiliyor. Ayrıca Türkiye’nin 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf olmaması yönündeki tezvirata da yanıt verilmiş oluyor. Yani Fransa’nın 6. maddeye çekince koymasının haklılığına hükmedilerek, bugün Türkiye’nin de Sözleşme’ye taraf olmasa bile Sözleşme’nin hükümlerinden faydalanabileceğini ve çekince koyduğu maddelerin haklı olabileceğini gösteriyor.Türkiye, Adalar Denizi’nde 12 mil karasuyu rejiminin kendisinin açık denizlere çıkışını engelleyeceğini belirterek 1982 Konvansiyonu’nu imzalamamıştı.