Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, “Karadeniz gazı için 169 kilometre boru hattı kurulacak. Yerli doğalgazda hedef belli. 2023’te gazın ilk fazını sisteme vereceğiz” dedi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Bursa Uludağ Üniversitesi’nde ‘Bağımsız Enerji Güçlü Türkiye’ konulu konferansa katıldı.
Bakan Dönmez’in, Karadeniz’de bulunan doğalgaz ile ilgili açıklamaları öne çıktı. Dönmez, “Yerli doğalgazda hedefimiz belli. 2023’e gazın ilk fazını sisteme vereceğiz. İlk faz için açılması planlanan yaklaşık 10 kuyudan, günde yaklaşık 10 milyon metreküp doğalgaz taşımayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bakan Dönmez, açıklamalarını şu sözlerle sürdürdü:
“İkinci fazda artan kuyu miktarıyla birlikte karaya aktarılan doğalgaz miktarı günde yaklaşık 40 milyon metreküpe kadar çıkacak. Maksimum üretim seviyesine çıktığımızda ülkemizin ihtiyacının yaklaşık 3’te 1’lik kısmını Karadeniz sahasında sağlamış olacağız. Başka bir ifade ile meskenlerin, konutların doğalgaz ihtiyacının tamamını Sakarya gaz sahasından karşılar hale geleceğiz. Deniz tabanında yaklaşık 2 bin 200 kilometrekarelik bir alan içinde yaklaşık 40 adet üretim kuyusundan gelen doğalgazın toplanmasını ve boru hattına aktarılmasını sağlayacak bir şebeke kuracağız. Deniz tabanı üretim tesisini kara tesisine bağlayacak boru hattımız 169 kilometre olacak. Şu ana kadar, gerekli boruların yüzde 50’den fazlasının üretimi tamamlandı ve yüklemeye hazır durumda. İnşallah önümüzdeki yılın ortalarında Karadeniz’in tabanına boruları serip ilk kaynağı vuracağız.Türkiye’nin 20-30 yıl öncesine bakarsanız Türkiye’nin nereden nereye geldiğini daha iyi anlarsınız. O dönemi romantize ederek güzel göstermeye çalışanlar emin olun ki elindeki statükoyu, gücü kaybeden, kendini her zaman halkın üstünde görenlerdir. Yeni bir dönemin arifesindeyiz. Yeni bir doğumun sancılarını çekiyoruz. İnanıyorum ki büyük ve güçlü Türkiye yolunda çektiğimiz bütün bu sıkıntıların sonu aydınlıkla noktalanacak.Siz gençler, yaşanan her şeyi zahiriyle değil batınıyla, perde arkasıyla görmek zorundayız. Bugün burada bağımsız enerjiyi güçlü Türkiye’yi konuşmak için bir araya geldik. Ama öncesinde böyle bir girizgâhla bizleri geleceğe taşıyacak olan sizlerin ne kadar büyük bir sorumluluğa sahip olduğunuzu, hangi zorluklarla karşılaşabileceğinizi hatırlatmak istedim. Karadeniz’de 540 milyar metreküplük gaz keşfimizin milletimizi nasıl memnun ettiğini gittiğimiz her yerde görüyoruz. Akdeniz’i karış karış arıyoruz. Bizler Mavi Vatan stratejisiyle yeni bir vizyon ortaya koyarken, Türkiye’nin Akdeniz’de yürüttüğü mücadeleyi kötüleyen, bu gayreti ‘düşmanca ve saldırgan’ olarak niteleyen bazı mahfiller başkalarının adına bu süreci baltalamak istiyor. Düşmana hoş görünmek için kendi milletine düşmanlık eden böyle bir zihniyet geçmişte de var olmuştu bugün de zavallı halleriyle yine sahnedeler. Diğer yandan yerli ve yenilenebilir enerjiye yatırımlarımız bütün hızıyla devam ediyor. Yenilenebilir enerji kurulu gücün toplam kurulu gücün yüzde 53’üne ulaştı. 2020 yılı ve 2021 yılı ilk dokuz ayında devreye giren elektrik üretim santrallerinin neredeyse tamamının yenilenebilir enerji kaynaklarından oluştu. Türkiye, 2000’li yıllarda küresel yenilenebilir enerji istatistiklerinde ‘Diğer’ başlığı içinde iken, bugün sahip olduğumuz toplam yenilenebilir enerji kurulu gücüyle Avrupa’da beşinci dünyada 12’nci sırada yer alıyoruz. Sadece 2020 yılında devreye aldığımız yenilenebilir enerji kurulu gücü 24 Avrupa ülkesinin toplam yenilenebilir enerji kurulu gücünden fazladır. Temel hedefimiz, Türkiye’nin enerji ithalatını azaltmak, elektriğimizi yerli kaynaklardan üretirken, enerji teknolojilerini de yerlileştirmektir. Burada genç yeteneklere büyük iş düşecektir. Güneşten hidroliğe, rüzgardan jeotermale kadar her alanda teknolojik dönüşümü yerli üretim, yerli insan kaynağı ve yerli Ar-Ge ile gerçekleştirmek istiyoruz. Bir diğer önemli başlığımız da enerji verimliliği. Son 4 yılda enerji verimliliğine yapılan yatırımlarla 1,2 milyar dolarlık yıllık tasarruf elde ettik. Diğer yan sektörleri de hesaba kattığımızda toplamda 3,6 milyar dolarlık büyük bir katma değer sağlıyor. Burada gençlerimize, sizlere büyük bir iş düşüyor. Biz enerji teknolojilerini sizler için dünyaya meydan okuyacağınız, dünya ile rekabete girebileceğiniz bir alan olarak tanımlıyoruz. Sizlere güveniyoruz. Sizlere inanıyoruz. Bilginize, heyecanınıza, düşüncelerinize, enerjinize ihtiyacımız var. Hep birlikte Türkiye’yi zirveye taşıyoruz.”
‘Gelecekte enerji nasıl olacak’ sorusunu değerlendiren Dönmez, “Enerji teknolojilerinin gelişimiyle birlikte enerjide bildiğimiz pek çok şey hızla değişime uğruyor. Uluslararası Enerji Ajansı raporuna göre bugünkü petrol-doğalgaz ticaretlerinin yerini yarın lityum, kobalt, hidrojen, değerli mineraller alabilir. Bu yeni ham madde döngüleri yeni çeşit bir jeopolitik sistem ve yeni bir enerji düzeni getirebilir. Bu sebeple bugünü düşündüğümüz kadar yarını da görmek ve anlamak zorundayız. Raporda belki de verilen mesajların en önemlisi enerji dönüşümünün öyle kolay, düzenli olmayacağı. Net sıfır baz yük anlamında iki grup var. Bir gruba göre yenilenebilir kaynaklar her şeye yeter. Ama eylül ayında İngiltere’de rüzgarın az esmesi sonucu fiyatlar arttı. Ya da bu yıl mevsim anormalitesi yüzünden HES’ler elektrik üretiminde önceki yıllara göre fazla rol alamadı. Temiz enerji kaynakları da iklim değişikliğinden etkileniyor. Şu anda iklim değişikliği görüşmelerinin yapıldığı Glasgow’da elektrik üretiminin 71’i nükleerden. Evet, bir hedef var ama oraya gidilmesi için yapılması gereken çok şey var.” dedi.
Elektrikli arabaların gelişinin çok önemli olduğunun altını çizen Dönmez, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Fakat elektrikli arabalar sadece sessiz otomobiller değil. Bunlar aynı zamanda tekerlekli elektrik talebi. Örneğin bayram tatillerinde yapılan yolculukları düşünün. İstanbul’daki elektrik talebi, 2-3 gün içinde Muğla, İzmir, Antalya’ya kayıyor ve orada sadece 7-10 gün kalıyor ve geri dönüyor. Elektrikli arabalar şebekeye destek de verebilir. Bunu yapan modeller var. Fakat araba üreticileri için pil ömrü daha önemli olduğundan burada taviz vermek istemeyebilirler. Diğer taraftan ağır yük taşımacılığı yapan kamyonlar ne olacak? Uçaklar, gemiler diğer yanda. Bu sorulara tüm dünya cevap arıyor. Alternatif yakıtlar, elektriklenme, hibrit sistemler önemli hale geliyor. Açıkçası bizi geleceğe götürecek teknolojilerin sadece yüzde 50’si şu anda kendini ispatlamış durumda. Fakat üzerinde çalışılması gereken birçok enerji teknolojisi var. Hidrojen bunlardan bir tanesi. Belki füzyon bir diğeri olabilir. Bir diğer tarafta da dijitalleşme giderek önem kazanacak. Geleceğe dair en önemli senaryolardan biri elektriğin toplam enerji tüketimindeki oranının yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkması. Bu çıkış birçok fayda ve riski beraberinde getirecek. En önemlisi esneklik ihtiyacı olacak. Esneklik ihtiyacının belki en kolay karşılanabileceği yerlerden biri de tüketici ama elektronik olarak. Mesela rüzgar esmediğinde buzdolapları yarı güç modunda çalışsa ya da ev aletlerinin kontrol edilebilen değişik güç modları olsa. Örneğin cep telefonlarındaki güç ayalarını biliyorsunuz. Pil bitmeye yakın bunları en az tüketecekleri noktaya çekiyoruz, ekranı kısıyoruz. Aslında bir enerji yönetimi yapıyoruz. Bir kısım telefon otomatik yapıyor bunu. Pil belirli bir oranın altına düşünce aydınlığı azaltıyor ve bunu belli algoritmalarla yapıyor.”
Kripto para için harcanan elektrikle Afrika’da milyonlarca insanın hayatı değişebileceğini söyleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Bugün yapay zekâ algoritmaları, çok başarılı ama inanılmaz elektrik tüketiyor. Aslında ev aletlerinin yerini algoritmalar da alıyor diyebiliriz. Fakat bu algoritmaların akıllı tasarlanması büyük bir alan açabilir. Yani şebekeden gelen sinyallere göre artan ya da azalan enerji tüketimi ya da ısıtma-soğutma sistemlerinin genel sisteme destek olması önemli. Belki enerji dönüşümünün en kritik noktası sanayinin karbonsuzlaşması. Bir örnek verecek olursak hidrojenden sıfır emisyonlu çelik üretilmesi gibi. Çimento sektörü çok daha ilginç çünkü ısı çok kullanılıyor ve süreç içinde kimyasal tepkimeden dolayı emisyon çıkıyor. Kimyasal üretimi, plastikler diğer birçok ürününün üretilmesi için inanılmaz enerji harcanıyor ve emisyon üretiliyor karşılığında. Bir tişört üretilmesi 3 bin litre su ihtiyacına mal oluyor. 2 kilowatt saat da elektrik gerekiyor. Bu enerji ve kaynak tüketimini azaltacak teknolojilere acil ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
“1970’lerde araçlar 100 kilometrede 20-23 litre yakıt kullanımı ile çalışıyordu. 50 yılda bu oran üçte bir dörtte bir oranına kadar düştü. 100 watt ile aydınlatan ampuller şimdi 12 wattlara kadar düştü.” diyerek sözlerine devam eden Dönmez, “Son 15 yılda, Edison’dan, Tesla’dan beri aynı olan aydınlatmalar, çip teknolojisiyle aynı olan LED sistemlere kaydı. 15 yılda 6-7 misli enerji verimliliği oldu. Belki önümüzdeki dönemde ısı pompaları önemli olacak. 50 yılda enerji sektörü büyük bir değişim yaşadı. Şimdi bir diğer soru da şu. Sonraki 50 yılı nasıl hayal ediyoruz? Sonraki 50 yıla hangi hazırlıklarla, hangi öngörülerle giriyoruz? İnsan kaynağımızı, bilgi ve tecrübemizi hangi alana kanalize ediyoruz? Burada üniversitelerimiz özellikle entelektüel sermayenin yetiştirildiği, Ar-Ge ve inovasyon yapıldığı bilgi ve teknoloji merkezleri olarak öne çıkıyor. Önümüzdeki yıllarda üniversiteler daha fazla bu sürecin içerisinde yer alacaklar. O nedenle geleceği bugünden kurmak, dünya ile nitelikli teknolojilerde rekabet edebilmek ve kendi öz markalarımızı, patentlerimizi, teknolojilerimizi çıkarmak adına üniversitelerimiz daha fazla sorumluluk yüklenecek. Türkiye, bu süreçte ciddi bir bilgi ve tecrübe birikimiyle eminim ki bu süreçte yıldızı parlayan ülkelerden biri olacak.” dedi.