Türkiye içeride derhal milli bir seferberlik başlatılmalıdır. Bütün terör örgütlerine kim arka çıkıyorsa çıksın hepsinin kuyruklarını biribirilerine bağlayanlarına karşılık güçlü bir direnç göstermelidir. Ülkemizin dışa iki alanda dışa bağımlılığı var. Bunlardan biri enerji diğeri yüksek teknolojidir. Türkiye son günlerde bu iki esaretten kurtulmak adına çok ciddi adımlar atmıştır. Bu adımlardan rahatsız olan emperyal güçler elbette ki döviz, kriz ve darbe girişimleri ile saldıracaklardır. İşte bu yüzdendir ki Biden boyundan büyük işlere kalkıştığını itiraf etmiş Başkan Erdoğan’ı büyük bir tehlike olarak görmüştür. İşte bu yüzdendir ki; muhalefeti destekleyerek Erdoğan’ı devireceğiz diyebilme cesareti göstermiştir. Ancak bu tehlikeli ve demokrasi dışı açıklamaya muhalefet ciddi ve güçlü bir tepki gösterememiştir.
Türkiye için yapamaz, geri kalmış, beyin göçü var, istihdam yok, teşvik edilmiyor gibi laf salatalarıyla millet olarak heyecanlarımız ve hislerimiz köreltilmiş, oluşturulan algı ile aklımız adeta esir alınmıştır. İşte tam bu arada FETÖ, PKK terör örgütü, döviz ve faiz lobileri harekete geçmiş ülkemiz her yönüyle kuşatma altına alınmak istenmiştir. Türkiye tam anlamıyla 1919 yılında olduğu gibi 7 koldan kurtuluş ve esaret zincirlerini kırma savaşı vermektedir. Çıban başı ABD’dir. ABD, Türkiye için dost bir müttefik ülke asla değildir. Her fırsatta Türkiye’yi muhteşem ordusuyla terör örgütleriyle çatıştırmak, uyutulan devi bir daha uyandırmamak adına kumpaslar kurmaktadır. Kimse fazla bilmez veya bahsetmez ama, birinci dünya savaşında İngilizlere ABD sahip çıkmış İstanbul boğazına fırkateyn göndermiştir. ABD’nin düşmanlığı yeni değil ezelidir. Uyutulan Türk artık uyanmıştır. Teslimiyetçilikten kurtulmuş, çıkarlarına ters düşen her teklife hayır diyebilmiştir. Tam bu noktada esaretten kurtulan Türk’ün üst aklı devrededir. Tehlike ciddi bir manada analiz edilmiştir. Türkiye gelişen global tehlikeye karşı tedbirini almak zorundadır. Nitekim tehlike iyi analiz edilmiş olmalı ki; hazine ve maliye bakanımız “Üretimi esas alıyoruz. Ekonomide milli bağımsızlık mücadelesi veriyoruz. Siyasi taviz vermeden ekonomiyi ayakta tutacağız. İthalat değil yerli üretimi esas alacağız” diyor. Çok doğru bir karar. Türkiye ekonomide, savunmada, teknolojide mutlaka ama mutlaka millileşmelidir. İçerideki sanayicilerimiz yalnız bırakılmamalıdır.
Muhalefetimiz üzerine düşeni yapamamaktadır. Oy devşirmek için adeta provokatif açıklamalar yapmakta, toplumu ayrıştırma birlik ve beraberliği bozma cihetine gitmektedir. Vaktiyle bu ülkeye cumhurbaşkanlığı yapmış birinin çıkıp da “Öğrenciler, iş için Türkiye’yi değil yurt dışını tercih edin” diyebiliyorsa bu kime, hangi akla hizmet ediyor diye vicdanımızda sorguya almalıyız. En korkuncu Biden’in Başkan Erdoğan için sarf ettiği o pervasızca açıklamaya başta ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu olmak üzere hiç kimseden bir kınama açıklaması gelmediği gibi haydi oradan da denilmedi.
Anlaşılıyor ki; vesayetçi zihniyet hala dışardan emir beklemekte aynı zamanda sözde demokrat olanlardan medet ummaktadır. 15 Temmuz darbe girişimi için tiyatro diyenler şimdi bu kalkışmanın bir tiyatro değil de sözde özgürlükler ülkesi olan ABD’den planlanan bal gibi bir darbe girişimi olduğunu umuyorum anlamışlardır. Artık hiçbir şey eskisi gibi saklı kalmadığına göre, herkesi önce vatanım demeye, milli ve yerli malları tüketmeye davet ediyoruz.