Antalya Diplomasi Forumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kırım’ın işgaline sessiz kalanlar şimdi bir şeyler söylüyorlar” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya Diplomasi Forumu’nda konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasında ön plana çıkan konu, Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyon vardı.
Rusya-Ukrayna-Türkiye arasında dışişleri bakanları düzeyinde Antalya’da yapılan toplantıya değinen Cumhurbaşakanı Erdoğan, forumun amacına ulaştığını söyledi.
“FORUM, RÜŞTÜNÜ İSPAT ETTİ”
Erdoğan, “Rusya ve Ukrayna krizinin ardından ilk düzey temasın, dün burada gerçekleşmiş olması forumun amacına ulaşmış olduğunu gösteriyor. İkinci Antalya Diplomasi Forumu’nun rüştünü ispat etmiş bir forum olarak, yoluna devam edeceğine inanıyorum.” sözlerini kaydetti.
Türkiye’nin hem Karadeniz hem Akdeniz ülkesi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan krizin çatışmaya dönüşmesinden en fazla rahatsız olan ülkenin Türkiye olduğunu vurguladı.
“TÜRKİYE HEM KARADENİZ HEM AKDENİZ ÜLKESİDİR”
Erdoğan, sözlerine şu ifadeler ile devam etti:
“Dünyamız 21’inci yüzyılın ilk çeyreğine geride bırakmaya hazırlanırken, insanlığın barışa özlemi o derece artıyor. Onca ilerlemeye rağmen, insanlık olarak temel meselelerimizi henüz çözüme ulaştıramadığımızı görüyoruz. Türkiye hem Akdeniz hem Karadeniz ülkesidir. Ukrayna ve Rusya Karadeniz’den komşumuz ve dostumuzdur. Komşularımız arasındaki krizin sıcak çatışmaya dönüşmesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Gerilimin tırmanarak bu aşamaya evirilmesi, en fazla bizi rahatsız eder. En çok bizi endişelendirir.
“SALDIRGAN EYLEMLERİ MAZUR GÖREMEYİZ”
Komşumuz olan bir ülkenin egemenliğine yönelik saldırgan eylemleri aslar mazur göremeyiz. Kırım’ın yasa dışı ilhakı başta olmak üzere Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü hiçe sayan gayrimeşru adımları, biz Türkiye olarak reddediyoruz.”
KIRIM VURGUSU
Kırım ile ilgili net tutumumuzu 2014 yılından bu yan her vesile ile ifade ettim, ifade ettik. Her zeminde açıkça dile getirdik. Gerek Rusya Federasyon ile gerekse de Ukraynalı dostlarımız ile yaptığımız tüm görüşmelerde bu meseleyi hep gündemde tuttuk. Şimdi söylüyorum; eğer 2014’e Kırım’ın işgaline tüm Batı, tüm dünya ses çıkarmış olsaydı, acaba bugünkü tablo ile karşı karşıya kalır mıydık?
“KIRIM’IN İŞGALİNE SESSİZ KALANLAR, BUGÜN BİR ŞEYLER SÖYLÜYORLAR”
Kırım’ın işgaline sessiz kalanlar şimdi bir şeyler söylüyorlar. İyi güzel de; adalet bu yer kürenin belli bir bölümünde geçerli, diğer bölümünde ise geçersiz mi? Bu nasıl bir dünya?
“UKRAYNA, HAKLI DAVASINDA YALNIZ BIRAKILDI”
İşte ne yazık ki bu haksızlığın giderilmesi hususunda uluslararası toplum gereken hassasiyeti göstermedi, gereken desteği vermedi. Ukrayna, haklı davasında yalnız bırakıldı. İşte bugün, vaktinde güçlü iradenin sergilenmesi halinde diplomasi ile çözülebilecek sorunların yıkıcı ve can yakıcı sonuçları ile yüzleşiyoruz. Evlerini terk eden sivilleri, korku ve endişe dolu çocukları harap olan şehirleri, ölen masumları gördükçe üzüntümüz katlanarak artıyor. Şöyle mülteciler içerisinden 2 tabloyu sizinle paylaşmak istiyorum. Bir yavru annesinin kucağında, annesinin gözleri yaşlı, baktım ki o yavru annesinin gözyaşlarını yalamaya başladı. Bir tarafta siliyor, bir taraftan da annesinin gözyaşlarını yalıyor. Dünya bu tabloya mahkum mu? Bu olacak şey mi? Niçin böyle bir dünya? Biz bunun için mi varız? Aynı şekilde babası polis memuru olan yine ufak bir yavru… O da kah eli ile babasının yanaklarını tokatlıyor bir diğer eli ile babasının kaskına vuruyor. Baba polis. Çocuk babasının kucağında bunu yapıyor. Bu dediğim öyle 10-15 yaşın değil 2 buçuk 3 yaşında bir çocuk.
“BARIŞIN DÜNYASINI KURMAYA MECBURUZ”
Dünya buna mı mahkum? O polisin görevi yavrusunun o ağlayışını dindirmek mi, yoksa terörü anarşiyi engellemek mi? İşte ben şu andaki bu toplumu, ekranları başında bizi izleyen tüm dostlarımıza diyorum ki hep birlikte biz barışın dünyasını kurmaya mecburuz. Savaşın değil. Gelinen aşamada, yangına körükle gitmenin, ateşe bazen benzin dökmenin kimseye bir faydasının olmayacağı kanaatindeyiz.
“RUS KÜLTÜRÜNE YÖNELİK FAŞİZAN UYGULAMALAR ASLA KABUL EDİLEMEZ”
Ukrayna halkının meşru mücadelesi desteklenirken, bu mücadeleye zarar verecek, leke sürecek adımlardan mutlaka imtina edilmelidir. Batı ülkelerinde yaşayan Rus kökenli insanlara ve Rus kültürüne yönelik faşizan uygulamalar asla kabul edilemez. Bakıyorsunuz Almanya’da, bir orkestra şefi Putin’in arkadaşı. Putin’in arkadaşı olduğu için görevden alınıyor. Dünyaca meşhur, Dostoyevski’nin eserleri yasaklanıyor. Biz bunu neye benzetiyoruz biliyor musunuz? Bir zamanlar Irak’ta Hülagü’nün o yakıp yıktığı kütüphaneler vardı ya, aynı o döneme dönüş olarak görüyoruz. Biz yeni Hülagüler istemiyoruz. Ne demokrasi, ne diplomasi, ne insanlık bunlara layık değil. Biz, Türkiye olarak hem can kayıplarının önüne geçmek hem de bölgemizde barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için yoğun çaba harcıyoruz.
“TEMENNİMİZ SİLAHLARIN BİR AN ÖNCE SUSMASIDIR”
Temennimiz itidal ve sağduyunun galip gelmesi, silahların bir an önce susmasıdır. Bugün görüştüğümüz bir dost dedi ki; bir SİHA bizim ülkemize düştü. Şu anda o da dinleyicilerin arasında. Bakın hiç ilgisi alakası olamayan ülkeyi de bu silahlar vuruyor. Bu doğrultuda kriz öncesinden başlayıp bugüne kadar süren yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük yürütüyoruz. 25-30’a yakın liderle görüşmelerim oldu ve devam ediyor Aynı şekilde Dışişleri Bakanımın, bakan arkadaşlarımın görüşmeleri oldu, devam ediyor. Yaptığımız bütün görüşmelerde olduğu gibi bugün ve yarınki temaslarımızda da çözüm tekliflerimizi muhataplarımız ile paylaşacağız. Bölgemizde sulhu sükûnun hâkim kılınması için, Montrö Sözleşmesi’nin ülkemize verdiği yetkilerin de kullanılması da dâhil, elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz. Güncel sorunlara odaklanırken, o sorunları ortaya çıkaran, büyüten ve içinden çıkılmaz hale getiren esas sebepleri gözden kaçırmamalıyız.
“MEVCUT GÜVENLİK MİMARİSİ GÜNÜMÜZÜN İHTİYAÇLARINA CEVAP VERMEDİĞİ AÇIKTIR”
Burada genel hataları ile ifade ettiğin birçok meselenin gerisinde 2.Dünya Savaşı sonrasında kurulan müesses nizam vardır. Savaştan galip çıkan 5 devletin menfaatlerini önceleyen, mevcut güvenlik mimarisinin günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği, veremeyeceği aşikârdır.
“SİSTEM İFLAS BAYRAĞINI ÇEKMİŞTİR”
Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkenin kaderini, Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin insafına bırakan bu sistemin adaletsiz olduğu, sizlerin de malumudur. Ukrayna krizi ile beraber, sistemin çarpıklığının ötesinde çok daha büyük açıklarının ve yapısal problemlerinin olduğu, ortaya çıkmıştır. Çatışan taraflardan biri, veto hakkına sahip daimi üye olunca Güvenlik Konseyi’nin rolü boşa çıkmış, sistem iflas bayrağını çekmiştir.
‘DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR’ VURGUSU
BM Genel Kurulu’nda alınan kararların bağlayıcı yönü bulunmadığı için de çatışmaları sonlandıracak hiçbir adım atılamamıştır. Düşünün 141 üye, o 5 üyenin içindeki 1 veya 2 üyeye karşı oy kullanırken netice alınabildi mi? Alınamadı. Böyle bir adalet olur mu? Daha adil bir dünyayı tesis etmek için uzun bir süredir ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek sistemin bu yönüne dikkat çekiyor, günümüz şartlarına göre reform edilmesi gerektiğini hep söyledik, söylüyoruz.
“5 ÜYEDEN 1 TANESİ NE DERSE O OLUYOR”
Sistemin açıkları bilinmesine rağmen, veto yetkisini elinde tutanlar, gücü paylaşmaya yanlamadığı için reform taleplerinin görmezden geliyor. Veto hakkı olmayan geçici üyelik. Bu da çok komik geliyor bana. 15 tane geçici üye. 5 tane de daimi üye. Böyle komik bir şey olur mu? Bununla nereye varılır? Geçici üye olmak için de o ülkeler ‘ben de geçici üye olabilir miyim’ diye çırpınıyorlar. Çeşitli lobiler, kulisler yapıyor. Olsan ne yazar? Aynı şeyi biz de yaşadık. Hiçbir faydası var mı? Yok. Elini kaldır, indir. Asıl iş o 5’ten bir tanesinde. O 5 üyeden bir tanesi ne derse o oluyor.
“YENİ KÜRESEL GÜVENLİK MİMARİSİNİN KURULMASI ŞARTTIR”
Geçici üyelik üzerinden sistemin yapısal sorunlarının üstü örtülmeye çalışılıyor. Bizim gibi doğru bildiklerini yüksek sesle haykırmaktan çekinmeyen ülkeler ise haksız, temelsiz son derece çirkin ithamlar ile susturulmak istendi. Oysa biz Dünya 5’ten büyüktür derken sadece kendimiz için, kendi ülkemiz için bir talepte bulunmuyorduk. Milletimizin hakkı ile beraber tüm insanlığın hakkını, hukukunu, ortak menfaatini de savunmaya çalışıyorduk yaşadığımız hadiseler bize tespitlerimizin ne kadar doğru, yerinde ve isabetli olduğunu göstermiştir. Aynı gerçeğin Güvenlik Konseyi daimi üyeleri tarafından da görüldüğünü, anlaşıldığını ümit ediyorum. Statüko yerine barışı gözetecek, 5 ülkenin çıkarı yerine tüm insanlığın hizmet edeceği yeni bir küresel güvenlik mimarisinin kurulması şarttır.
“DİPLOMASİDE YENİ BİR PARADİGMAYA İHTİYAÇ DUYUYORUZ”
Daha adil bir dünyanın mümkün olduğu inancı ile önümüzdeki dönemde BM reformu çabalarımız artırarak sürdüreceğiz. Aydınlık yarınlarımız uğrunda vereceğimiz bu mücadeleye sizlerin de gereken desteği sağlayacağına yürekten inanıyorum. Kıymetli dostlar, Türkiye olarak uluslararası alanda öncülük ettiğimiz projeleri hayata geçirmek için sadece güçlü bir iradeye değil, aynı zamanda diplomaside yeni bir paradigmaya da ihtiyaç duyuyoruz. Diplomasiye yaklaşımımızın da değişmesi, dönüşmesi, yaşanan tecrübeler ışığında yeniden ele alınması gerektiği kanaatindeyiz.
“DİPLOMASİNİN GÖREVİ BARIŞ VE İSTİKRARI TAHKİM ETMEK OLMALIDIR”
Diplomaside gelenek, deneyim, teamüller ve alışkanlıklar elbette önemlidir. Ancak karşı karşıya bulunduğumuz girift sorunların çözümünde sadece bunlar kâfi değildir. Diplomasiden problemleri çözme kabiliyetinin yanında daha çok sorunları önlemede gerilimlerin önüne geçmede de istifade edilmelidir. Diplomasinin birincil görevi barışı tesis değil, barışı ve istikrarı tahkim etmek olmalıdır. Asıl maharet, sorunlar daha filizlenmeden zamanlıca müdahil olabilmektir. Diğer türlü maliyetlerin artması vakit ve enerji kaybının yaşanması, acıların ve zulümlerin derinleşmesi kaçınılmazdır. Tecrübeyi reddetmeden, proaktif, girişimci ve yenilikçi bir diplomasi anlayışını hep birlikte geliştirmemiz şart.”