Adalet, güler yüz ve tatlı dil1- Adaletle hareket etmeli. Adalet sınırı aşılınca kalb kırılır. Adalet, halkın dirliği ve düzeni; idarecilerinse, süsü ve güzelliğidir.
Başarılı olmak için dört şart var: İman, adalet, doğruluk, fedakârlık. Merhametli olmalı, affetmesini bilmeli. Allahü teâlâ, başkasına acımayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez, başkasının özrünü kabul etmeyenin özrünü kabul etmez. Allahü teâlânın bize nasıl muamele etmesini istiyorsak, biz de Onun kullarına öyle muamele edelim. Eğer biz Onun kullarına iyilik yaparsak, Cenab-ı Hak’tan iyilik buluruz, eğer biz Onun kullarını kırar dökersek, Allahü teâlâ da bizi kırar döker. Affedersek, biz de Onu affedici buluruz. Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, (Allahü teâlânın rızasına giden yolların en kestirmesi, insanları sevindirmektir) buyuruyor.
Herkes bizi, Allah’ı sevdiğimiz kadar sever. Allah’tan korktuğumuz kadar, bizden korkar. Allah’a itaat ettiğimiz kadar, bize itaat eder. Allahü teâlâya hizmet ettiğimiz kadar, bize hizmet ederler. Her işimiz, Onun için olsun. Yoksa, hiçbir işimizin faydası olmaz. Başkasını düzeltmek isteyen, önce kendini düzeltmeli. Kendi nefsini terbiye edemeyen, başkasınınkini hiç terbiye edemez. Yumuşak ve mülayim olan kazanır. Sertliğin hiçbir yerde ve hiçbir kimseye karşı faydası yoktur.
Başarılı olmak iki şeye bağlıdır: Doğruluk, sevgiyle yaklaşıp herkesle barışık olmak. Her iki taraf dinlenilmeden, karar verilmemelidir. Hem kendisine yapılana, hem de kendisinin yapmak istediklerinde sabırlı olmalı. Kızmamalı, öfke insanın aklını örter. Kötülükler her zaman öfkeden doğar. Soğukkanlı ve cesur olmalı. Sözünü dinletmek isteyen, önce kendisi söz dinlemesini bilmeli. Herkese iyi davranmalı, saygılı, edepli olmalıdır. Başarının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzel siyaset, herkesin memnun olmasıdır. Güler yüzlü olmayanın, insanların itimadını, sevgisini kazanması zordur. Cömert olmayan, vermekten hoşlanmayan, insanların sevgisini kazanamaz. Sırf Allah rızasını gözetmeyenin, yaptığı hizmetlerde insanlardan takdir veya maddi bir karşılık bekleyenin, ihlâsı zedelenir.
Allahü teâlâ da ihlâssız kimseyi muvaffak etmez.Kalb kırmamak, günah işlememek
1- Hiç kimseye şüpheyle yaklaşmamalı. İnsanlara nasıl yaklaşırsak, onlar da bize öyle yaklaşır.
2- Hiç kimseyi incitmemeli. Küfürden sonra en büyük günah kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamalı. İnsanların kalıbıyla yani görünüşüyle değil, kalbiyle meşgul olmalı. Onların kalıbıyla değil, kalbiyle iş görmeli. Muhatabımız kalıp değil, kalb olsun. Müslüman kardeşinin kalbini kıran, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günaha girer. Müslümanın kalbi, nazargâh-ı ilâhidir, çok dikkat etmelidir.
3- Kimseyle tartışmamalı. Münakaşaya girişmek, fayda kapılarını kapatır. Münakaşa dostun dostluğunu giderir, düşmanın düşmanlığını artırır.
4- Maiyetiyle yani emri altındakilerle laubali olmamalı, ciddi ve mert olmalı.
5- Kendisini üstün görmemeli, kibirden, büyüklenmekten sakınmalı.
6- Kısa ve net konuşmalı, işi sürüncemeye bırakmamalı. Hayırlı söz, kısa ve yol gösterici olandır.
7- İşine hâkim olmalı, kâr ve zararın nereden geldiğini bilmeli.
8- Kendisine düşünecek zaman ayırmalı.
9- Hissî davranmamalı ve sabit fikirli olmamalı.
10- Verdiği işin neticesini istemeli ve almalı.
11- Özür dileyenin özrünü kabul etmeli.
12- Kendisini diliyle ve haliyle sevdirmesini bilmeli. Maiyetimiz bizi sevmiyorsa noksanlık bizdedir.
13- Sorulan her suale, kendisinin ve karşısındakinin ahiretini düşünerek cevap vermeli.
14- Her şeyi vaat etmemeli, vaat ettiğini de mutlaka yerine getirmeli.
15- Su-i zan etmemeli, geniş ihtimalle düşünmeli; fakat insanın her an hata yapabileceğini de unutmamalı. Bunun için de, denetimi ihmal etmemelidir.
16- Hüsn-i zan etmeli; ama şeytan ve nefsi unutmamalı.
17- Hıyanete meydan vermemeli, haini affetmemeli.
18- Başarıları Allahü teâlâdan, başarısızlıkları günahlarından bilmeli.
19- Her sıkıntının, her başarısızlığın, her derdin ilacı, doğru kılınan namaz ve istigfardır. Allahü teâlâ günah işleyen bir kulunu başarılı kılmaz.
20- Allahü teâlâ günah işlemeyenlerden ve günah işlenmeyen yerlerden razıdır. Kendimiz günahtan sakındığımız gibi, arkadaşlarımızı da günahtan korumaya çalışmalıyız.
Liderlik, iyi ve kötü yönetici
1- Liderlik vermek sanatıdır, almak değil. Başarının sırrı vermektir.
2- Yönetici, dengeyi iyi koruyandır. Cenab-ı Hak her şeyi, hesap ve denge üzerine yaratmıştır.
3- İş liderdedir. Öndeki iyi olursa, netice iyi olur. Öndeki kötü olursa, netice bozuk olur.
4- Lider, kendini aradan çeken kimsedir. Bardaktan kendi benliğini çıkartıp, onun yerine temsil ettiği kimseleri koyan kimsedir. Bardakta kendisi bulunduğu müddetçe, oraya başka bir şey giremez. Kendini aradan çekmedikçe, ben ben dedikçe lider olunmaz.
5- Ateş düştüğü yeri yakar. Yürek yanacak, acı çekecek. Acı çekmiyor, yürek yanmıyorsa, memur zihniyetiyle lider olunmaz. Mevki, mal sevdasıyla lider olunmaz. Ne ki dinimizce “güzeldir”, onu örnek almak lazımdır. Bir işin delisi olmadıkça, o işin velisi olunmaz.
6- İnsanlara rehberlik eden, yol gösteren kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik edemez. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, bilgili ve cesur olması gerekir.
7- İdareci yükünü dağıtmalı, emri altındakilere durumlarına göre uygun görevler vermeli. Tek kişide bütün yük toplanmamalı. Tek kişide bütün iş, yük toplanırsa, altından kalkılamaz, işler tıkanır.
8- Her işi ben yapacağım diyen idareci, kötü bir yöneticidir. İşi ehline verdikten sonra, artık yöneticinin işi olmaz. İşi olmaz demek, iş yapmaz, işleri takip etmez demek değildir. O, teferruatla uğraşmaz, her şeye karışıp bunaltmaz. İşe yön verir, bu yönde gidilmesini temin eder.
9- Çok çalışmamız, maiyetimizi başarılı kılmaz. Çok fazla müdahale başarıyı önler.
10- Kabiliyetli, iyi yönetici, şahsa göre uygun iş verebilendir. Yoksa ondan iş isteyen değil. Bir şeyin tamamını elde edemezsek, tamamını terk etmeyelim. Bir insandan tamamen istifade edemiyorsak, onu sokağa atmayalım. İstifade edebileceğimiz yerde, istifade edebileceğimiz miktarda, istifade edebildiğimiz kadar ondan istifade edelim, her insan ayrı seviyede, ayrı kemaldedir.
11- Aciz insan kibirli olur. Maiyetine kibirli davranan, zayıf insandır, boş insandır.
12- İyi bir yönetici olmamız, maiyetimizin bizi sevmesiyle belli olur.
13- Hasislik noksanlıktır. Cimriler noksandır. Yanında insan yetiştirmeyen hasistir. Bahçıvan, bir gül için bin diken yetiştirir. Bir kişi deyip geçmemeli. İyiliğin de, kötülüğün de azını küçümsememeli. Tarihe bakınca, bir devleti batıranın da, kurtaranın da birer kişi oldukları çok görülür.
Emîre itaat ve hedef birliği
1- İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır.
2- İdareci olan kimsenin odasına kapı çalınmadan girilebilmeli. Maiyetindekiler, yanına gelmekten çekinmemeli. Eleman, ceketini nefretinden değil, muhabbetinden iliklemeli. Bir Müslüman, bir Müslümanın yanına, herhangi bir iş için, rahat gidemiyorsa, çekinerek gidiyorsa, o kendisinden çekinilen Müslümanın son nefesinden korkulur.
3- Bir ekipteki eleman herhangi bir kusur işlerse, bu kusur ve kusurun günahı, ekip başına aittir ve o da sorumludur. Baş olmak, ahirette pişmanlıktır.
4- Bütün idareciler, bir eli boynunda bağlı olarak hesap gününe geleceklerdir. Hesap temiz çıkarsa çözülüp Cennete, kötü çıkarsa, diğer eli de bağlanıp Cehenneme götürülecektir.
5- Emîre itaat etmeli, karışmamalı, iki üç başlılık olmaz. Çatal kazık yere batmaz. Ne kadar çok çatal olursa yere batması o kadar zor olur. Müslümanlar bir vücut gibidir. Bu vücudun da bir başı var. İki başlı olsa olmaz. Zaten iki başlı bir yaratık görünce herkes korkar, bir tarafa kaçar.
6- Bir toplumda herkes üzerine düşen vazifeyi yapmalı. Bir vücudun işe yaraması organların sıhhatli çalışmasına bağlıdır. Saatin dişlilerinden birinde arıza varsa saat çalışmaz, doğru göstermez.
7- Müslüman, dinine uydukça başarılı olur. Bu başarı onun değil sistemin başarısıdır. Sıkıntısının sebebiyse sisteme yani dinimize uymamaktan, nefsimize uymaktan kaynaklanmaktadır. Biz dinimize ne kadar uyabilirsek, o kadar rahat eder ve başarılı oluruz. Allahü teâlâ, (Allah’a, Peygambere ve sizden olan amire itaat edin) buyuruyor. Kim kendi aklına göre hareket ederse helak olur. Dinin emirlerine uymak birinci şarttır. Büyük engel insanın kendisidir. Nefsimize uymak, en büyük engeldir.
8- Bütün iş, birlik beraberliktedir. Bu temin edilirse, kimse bize zarar veremez.
9- Vekil asıl gibidir. Vekili üzmek aslı üzmek gibidir. Vekile itiraz asla itirazdır.
10- Emre itaat esastır. Bir vücutta bir ağız bulunur.
11- Emîr kim olursa olsun, itaat edilir. Emîre itaat etmek, Peygamber efendimizin emridir. Burnu kesik, Habeşli bir köle de olsa, fâsık veya facir de olsa, emîre itaat vacibdir. Bunun şakası olmaz.
12- Bu din, kişinin kendisine itaatini kaldıran, sormayı, sorduğuna itaati emreden bir dindir.
13- Emîrin haberi olmadan yapılan iş, girdi ve çıktı meşru değildir.
14- Hedef birliği çok önemli. Herkesin çektiği, hedefsizlikten, belirsizliktendir. Hedef birliği sevgiyi artırır. Hedefi olmayan gemiye, rüzgârın faydası olmaz.
15- Bir yumruk gibi olmalı. El açık olursa parmaklar zarar görür. Yumruk haline gelirse zarar görmez.
İstişare, akıl ve başarının engeli
1- Herkes bir sürünün çobanı gibidir. Çoban sürüsünden sorumlu olduğu gibi, her Müslüman da, bir kişi olsa bile, maiyetinden sorumludur.
2- Emîr oturursa, emri altındakiler yatar. Herkes başa bakar. Osmanlı padişahları ordunun başındayken, zaferden zafere koştular. Son dönemlerde saraydan idare başlayınca, olanlar oldu.
3- Âmir, vazife verdiği arkadaşa tam güvenmeli. Onun kendisinden daha kabiliyetli, ihlâslı olduğuna inanmalı. Bu zor iştir, ancak çok güzeldir. İşte mümin, böyle olur.
4- Disiplinli bölük, disiplinsiz ordudan iyidir. Namazını kılan, emîrine de itaat eden topluluk, zafere kavuşur.
5- Başarının sırrı sormaktır.
6- Her şey söz dinleyene verilir, her şey, bu (her şey)in içinde vardır.
7- İşi bilen değil, peki diyen kıymetlidir. Söz dinlemeyen, kabiliyetli olsa da başarılı olamaz.
8- İşlerinin doğru gitmesini isteyen, kendi başına hareket etmemeli. Akıllılarla istişare etmeli.
9- Kim kendi aklına göre karar verip de iş yaparsa, pişman olur.
10- İnsanın nefsi, (Ben haklıyım, ben biliyorum, kimseye ihtiyacım yok) der. Hâlbuki Allahü teâlâ Resulüne, (Bir iş yapacağın zaman arkadaşlarınla istişare et!) buyuruyor.
11- Mümin istişarede menfaati gözetmez. Soran Allah rızası için sorar, cevap veren de Allah rızası için cevap verirse, zahirde yanlış bile olsa, Allahü teâlâ onu hayra tebdil eder, doğrultur.
12- Aklını bırak, kurtul; tâbi ol, saadet bul!
13- Akıllı insan aklını kullanır. Daha akıllı olan, başkalarının da aklını kullanır.
14- Başarı nedir? Başarı, öldükten sonra ahirette işe yarar şeydir. Ahirette işe yaramıyorsa, o başarı değildir. Başarının manisi insanın kendisidir, yani aklına, nefsine uymasıdır.
15- Yaşça ve ilimce daha aşağı olanın nasihatini kabullenmek, yüksek dereceli olmaya işarettir.
16- Hakkı, doğruyu kim söylerse söylesin kabul etmeli. Söyleyene değil, söylenen söze bakmalı.
17- Allah için istişare edince, Allahü teâlâ en iyisini karşınıza çıkarır. İstişare etmek, sormak nefsi kırar. Sormamak nefsi azdırır. Hiç kimse ilminin çokluğuyla iftihar etmemeli; çünkü ondan daha çok bilen vardır. Şeytan meleklerin hocasıydı. İlmi onu kurtarmadı.
18- Başkalarının acılarından ve geçmiş felaketlerinden ders almalı. Böyle insanların nasihat ve tavsiyelerine kulak vermeli. Yapacağımız işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimselere danışmalıyız; çünkü onlar, kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüş ve bilgileri sana bedava verirler. İllâ bizim de başımıza gelmesini beklememiz doğru olmaz. Bize de çok pahalıya mal olur.
Dürüstlük, tasarruf ve çok çalışmak
1- Âmir öyle olmalı ki, maiyetindeki herkes, (Âmir beni herkesten daha çok seviyor) diyebilmeli.
2- Cehennemlik görmek isteyen, kendi oturduğu halde, başkasını ayakta tutan kimseye baksın!
3- İşi ehline vermek lazımdır. Ehline vermeyen mesul olur.
4- İyi sebebe yapışan, iyi netice alır. Çalışırken netice alamazsak, suçu kendimizde aramalıyız.
5- Başarmak için inanmak lazımdır.
6- Ticaret hayatında rakiplerimizi, dünya hayatında düşmanlarımızı hafife almamalı.
7- Dört şeyi küçük olsa da küçük görmemeli:
a- Hastalık,
b- Yangın,
c- Düşman,
d- Zarar.
8- Tedbir almamak kibirdendir.
9- Zararın neresinden dönülürse kârdır.
10- Önümüze engel çıkarsa, bunu aşmaya uğraşmayalım, yanından dolaşalım.
11- Boş oturanları Allahü teâlâ sevmez. Bir kimse boş oturursa, ona şeytan musallat olur.
12- Çalışmak ibadettir. Çalışkan Müslüman, Allahü teâlânın dostudur.
13- Borçları ödemek, ırzını namusunu korumak ve ölünce geride kalanlara miras bırakmak için mal kazanmayan kimse hayırsızdır. Yani kendine ve topluma zararlıdır.
14- Paranın gittiği yerden, geldiği yer belli olur. Helal kazananın parası, helal yere gider. Haram kazananın parası harama gider. Bunlar birbirine gitmez.
15- Ticarette üç şart vardır: Kalite, fiyat, tatlı dille güler yüz.
16- İbadet için abdest şarttır, ticarette de doğruluk şarttır.
17- Düşünmekle ibadet olmaz, oturmakla ticaret olmaz. Kovandan çıkmayan arı, bal yapamaz.
18- Ticaret, kaidesine göre yapılırsa güzeldir. Ticaretin kaidesi de, dürüstlüktür, aldatmamak ve aldanmamaktır. Açıkçası kul hakkından korkmaktır, kul hakkını korumaktır.
19- Acele etmemeli. Acele eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye yaklaşır. Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket Rahman’dandır.
20- Genelde aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat sahibi olmalı. Kanaat bitmeyen bir hazinedir. Tasarruf ve kanaat edelim; zira bunlar, boyun eğme zilletinden daha kolay ve hayırlıdır.
21- Tevekkül etmek, Allahü teâlâya güvenmek; istişare edip, doğru sebeplere yapıştıktan sonra, boş durmak, yan gelip yatmak değildir. Allahü teâlâya yalvarmak demektir. Hatamız, kusurumuz, eksiğimiz olabilir, niyetimiz halis olmayabilir. Bizi affetmesi, hayırlısını ihsan etmesi, muvaffak etmesi için yalvarmak demektir.