MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kayseri mitinginde gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’e sert tepki gösterdi.
Bahçeli, “Ne öğrenmişse zalim babasından öğrenmiştir.” dedi. Bahçeli, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in provokatif adımlarıyla ilgili, “Gündüzünüzü gece gibi örtmeye, tacizlerinizin bedelini misliyle ödetmeye seve seve, koşa koşa, kanımızla, canımızla geliriz.” diye konuştu..
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan satır başları:
Aziz Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,
Hepinizi en kalbi hissiyatla, sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında hayat mücadelesi veren değerli vatandaşlarıma, büyük Türk milletinin her evladına Kayseri’den selamların en güzelini gönderiyorum.
Bakıyorum da, Kayseri yine çok güzelsin, yine düşman çatlatıyorsun, yine ve yeniden güven veriyorsun.
Bu muhteşem heyecanınıza, bu gıpta edilecek coşkunuza, göz kamaştıran sevginize helal olsun diyorum.
Kayseriliye sormuşlar, çay mı içersin kahve mi? Cevap vermiş: “Çayı şimdi içelim, kahveyi de yemekten sonra içeriz.”
Ben de diyorum ki, şimdi muhabbet çayından beraberce yudumlayalım, zafer kahvesini gene hep birlikte 2023’te içeriz inşallah.
Başını çevirince Erciyes’i görmüyorsan, bu nice yaşamaktır?
Başını kaldırınca bayrağı görmüyorsan, bu nasıl var olmaktır?
Hamd olsun başımız diktir, bahtımız açıktır, Kayseri ayaktadır.
Bastığımız toprak belli, tuttuğumuz bayrak belli, mensup olduğumuz millet bellidir. Ve adı Türk’tür, nitekim ezelden ebede büyük bir kültür, tarih ve medeniyet hazinesidir.
Şimdi sembolik bir yoklama yaparak, açık hava toplantımıza katılan illerimizin ismini söylediğimde yüksek bir sesle “burada” şeklindeki haykırışlarınızı duymak, yedi düvele de duyurmak istiyorum. Hazır mısınız? (Evet) Hazır mısınız? (Evet)
➢ Nevşehir (Burada)
➢ Aksaray(Burada)
➢ Niğde(Burada)
➢ Kahramanmaraş(Burada)
➢ Kayseri (Burada)
➢ Türkiye, Türkiye, Türkiye. (Burada)
Hepinize maşallah diyorum. Allah sizleri kem gözlerden korusun.
Cumhuriyet Meydanı’nda göğüs kabartan duruşuyla bizlere daha iyisini yapma şevki aşılayan, mücadelemize destek sağlayan siz değerli kardeşlerimizi, buraya kadar gelemese de gözü, kulağı ve duası bizimle olan muhterem vatandaşlarımızı bağrıma basıyorum.
Açık hava toplantımızın düzenlenmesinde, tertibinde ve temininde emeği geçen parti teşkilatlarımızın değerli yöneticilerini ve tüm dava arkadaşlarımı bu vesileyle kutluyorum.
“2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net” temalı bugünkü toplantımıza katılan Kayserili kardeşlerimizin yanı sıra, Nevşehirli kardeşlerimize, Niğdeli kardeşlerimize, Kahramanmaraşlı kardeşlerimize, Aksaraylı kardeşlerimize sefalar getirdiniz, hoş geldiniz diyorum.
Değerli Vatandaşlarım,
Yürekten inanmaktayım ki, bugünkü açık hava toplantımız, millet hayatımızda ve milli tarihimizde, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 umutlarının müjdesi olarak anılacaktır.
Türkiye üzerinde melanet kurgusu olanların Kayseri’nin ihtişamına bakarak kendi hisselerine düşen gerekli dersleri çıkarmalarını tavsiye ediyorum.
Buradan yükselen ses, Türkiye’nin milli onurunu, milli haysiyetini kıyamete kadar koruma ve kollama iradesinin bir meydan okumasıdır.
Türkiye, geçmişinden kaçan, kendine güveni olmayan, gelecek ümidi kararmış ülke durumuna düşürülmek istenmektedir. Bunun adı da zillettir.
Türkiye içeride ihanet, dışarıda husumet sarmalındadır.
Sevr’de aklı kalmış, Lozan’da hevesleri budanmış küresel cinayet şebekesinin, yeni taktiklerle, devşirdikleri tanıdık işbirlikçiler eliyle, adım adım, yavaş yavaş, kademe kademe ruhumuzu teslim almalarına yönelik sinsi bir tertip devrededir.
Bin yıllık vatan toprağımız üzerinde, asırların kardeşlik bağlarını çözmeye yönelik makus ve menfur bir senaryo devamlı canlı tutulmaktadır.
Bu yüzden, tarihimizi yargılıyorlar.
Milletimizi sorguluyorlar.
Milli birlik ve dayanışma azmimizi kurcalıyorlar.
Bunları yaparken demokrasiyi istismar ediyorlar; hak, hukuk, adalet ve özgürlük kavramlarının içini boşaltıyorlar.
Öncelikle bir tavır geliştirmemiz, bir duruş göstermemiz, bir irade beyan etmemiz geldiğimiz bu aşamada şarttır.
Bu nedenle hepinize açık açık soruyor, kulakların pasını silmenizi ümit ediyorum.
Öyle bir cevap veriniz ki, Kayseri’den dünyaya bir mesaj ulaşsın, zulüm cephesi, zillet ittifakı hepten denge kaybına uğrasın:
➢ Bayraklar nerede? (Burada)
➢ Vatan sevdalıları nerede? (Burada)
➢ Birim, diriyim, hep birlikte Türk milletiyim diyen yürekler nerede (Burada)
Çok şükür burada, her zaman burada, sonuna kadar burada, sonsuza kadar bu vatanda.
Önemle altını çiziyorum ki, tüm gözler üzerimizdedir.
Uyanık mıyız, uyuyor muyuz, bunu yokluyorlar?
Durgun muyuz, duyarlı mıyız, bunu kolluyorlar?
Aciz miyiz, atılgan mıyız, bunu inceliyorlar.
Yılgın mıyız, bıçkın mıyız, bunu irdeliyorlar.
Tıpkı Ergenekon’da demir dağları eriten ateş gibi, Sivas’ta yaktığımız ateş Bursa’da yayıldı, Kayseri’de körüklenip bütün Türkiye’yi sardı.
Geliyor gelmekte olan masalını anlatan münafık muhterislere sesleniyorum, nereye geliyorsunuz, nasıl geliyorsunuz, kiminle gelmeyi düşlüyorsunuz?
Biz bir yere gitmiyoruz, gitmeyi aklımızdan geçirmiyoruz, hatta geleceğiniz varsa göreceğiniz de var diyoruz.
Buğdayımız var demesinler ambara girmeyince, geliyorum demesinler Kayseri’yi görmeyince.
Uyarayım, davetsiz gelen döşeksiz oturmaya mahkumdur.
Gelmekten gelmeye fark vardır, kahramanlar gelir Ankara Dikmen sırtlarında Seymenler tarafından karşılanır, zalimler gelir Afyonkarahisar’dan İzmir’e kadar kovalanır.
Bu sözlerim zillet ittifakına birkaç beden büyük geliyorsa, ziyanı yok 2023 ve müteakip yıllarda da onları baştan ayağa giydirmesini çok iyi biliriz.
Şu gaflete bakınız ki, Milliyetçi Hareket Partisi’ne kefen biçiyorlardı.
Şu kifayetsizliğe bakınız ki, anket şirketlerini, kiralık gazetecileri, sözde aydınları parayla yemleyip kara kampanya düzeneği kuruyorlardı.
Utanmadan yalan rüzgarı estiriyorlardı, yüzleri kızarmadan yıkım planı yapıyorlardı, taviz ve teslimiyet döngüsüne hapsolarak yozlaşma akıntısında kürek çekiyorlardı.
Hani, “Ağustos’ta denize girsem, balta kesmez buz olur” derler ya, aynen o durumdaydılar.
Yolumuz uzun, yollar çetin, ne gam ne tasa, Sivas dedik, Bursa dedik, Kayseri’ye kucağımızı açarak geldik.
İşte görsünler heybeti, işte anlasınlar haşmeti, varsın çılgına dönsünler, yeter ki kalın kafalarına soksunlar şu görkemli Kayseri gerçeğini, tanık olsunlar Milliyetçi Hareket Partisi kuvvetini.
Bizi arayan anketlerde değil; dilde, duada, camide, cemevinde, bağda, bahçede, bostanda, fabrikada, tezgâhta, tarlada, suskun ve vakur milyonların kalbinde arasın.
Bizim yerimiz dolandırıcıların anketleri değil, kalemi satılmış gazetecilerin küf tutmuş köşeleri değil, Türk milletinin şaşmaz, sarsılmaz, asla tartışılmaz hükmü şahsiyetindedir, ancak hamiyet sahipleri bu hakikatin idrakine varabilecektir.
Elbette ve her zaman varlığımız Türk varlığına bin defa armağan olacaktır.
Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümü olan 2023’te hem Cumhurbaşkanı seçeceğiz, hem de 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimini yapacağız.
Vakit yaklaştıkça zillet ittifakının ve bu ittifakın yanında yöresinde tetikçilik yapan çıkarcıların korkuya kapıldığı, uykularının kaçtığı görülmektedir.
Şimdi sizlere soruyorum, cevabınızın Erciyes Dağı’nın eteklerinde yankılanmasını bekliyorum:
2023 yılına hazır mısınız? (Evet)
Sandığa gidecek misiniz? (Evet)
Cumhurun onurunu, Cumhuriyet’in emanetlerini korumaya var mısınız? (Evet)
Türkiye düşmanlarının eline düşen zillet partilerine hesap soracak mısınız? (Evet)
Ne diyor Kayserili kardeşlerim, doğru söze hacı emmi ne desin?
Kılıçdaroğlu bu evetleri duyunca sanıyorum kaçacak, saklanacak, başını sokacak bir ağaç kovuğu arayacaktır.
Ama nafile, Türk milletinin demokratik cezasından asla kurtulamayacak.
Zilletin diğer failleri birbirlerine daha da düşecek, alayının yüzü turşu satacak, sığınacak hiçbir bahane bulamayacaklar.
Onların adayı şu olmuş, bu olmuş, artık bir önemi yoktur.
Çünkü tavşan yamacı aşmış, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir.
Kaldı ki, henüz talimat gelmedi, henüz izin ve icazet alamadılar.
Bir isim üzerinde uzlaşamayan bir ittifakın Türkiye’nin milli hedeflerinde uzlaşması akıl karı mıdır?
Birbirlerine güvenmeyen bir ittifakın Türk milletine güven vermesi mantık iş midir?
Birbirinin açığını arayan kokuşmuş bir ittifakın hangi yaraya merhem olması düşünülecektir?
Bu terazi bu sıkleti çekmez, zillet ittifakından hiçbir halt olmaz, olamaz.
Bunların istikameti şaşmış, iradeleri sakatlanmış, itibarları sıfırlanmış.
Vücuttaki safra neyse zillet ittifakı odur.
Daldaki çürük meyve neyse zillet ittifakı aynısıdır.
Onlar varsın aday falı açsınlar, o mu olsun, bu mu olsun diye masaları aşındırsınlar.
Bizim Adayımız Belli, Kararımız Nettir.
Adayımızdan da, kararımızdan da geri dönersek gök girsin kızıl çıksın.
Ne demişsek odur, sözümüz senet, özümüz kefildir.
Türkiye’nin sonu meçhul bir maceraya atılmaya hali yoktur.
Türkiye’nin çıkmaz sokaklarda zaman kaybetmeye takati yoktur.
Türk milletinin oyalanmaya, milletler mücadelesinde geri düşmeye tahammülü yoktur.
2023 yılında Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci döneminde de Cumhurbaşkanı olmalıdır.
Arzumuz budur, arayışımız budur, amacımız budur, mücadelemiz bu hedefe ulaşmak maksadıyla icra ve ifa edilmektedir.
Soruyorum sizlere;
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a destek verecek misiniz? (Evet)
Milliyetçi Hareket Partisi’ne destek verecek misiniz? (Evet)
Cumhur İttifakı’nın arkasında duracak mısınız?(Evet)
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yanında mısınız? (Evet)
Bir miyiz? Beraber miyiz? Söz veriyor musunuz?(Evet)
Kayseri kararını vermiş, adayını netleştirmiş, işi bitirip fişi çekmiş.
Allah hepinizden bin defa razı olsun.
İşiniz gücünüz rast gitsin inşallah.
Aziz Milletim,
Değerli Vatandaşlarım,
19’uncu yüzyıl halk şiirinin kalp gözü açık ustalarından Aşık Seyrani Kayseri Develi doğumludur ve şu muazzam ifadeler onun kaleminden satırlara dökülmüştür:
Ateş vapurunu icat edenler,
Yelken açıp yel kadrini ne bilsin.
Süleyman’dır kuş dilini söyleyen,
Her Süleyman dil kadrini ne bilsin.
Kadir kıymet bilmek, değer bilmek, vefa bilmek, adam gibi adam olanların harcıdır.
Bugün yaşayanlar dünün fazilet ve feraset yüklü fedakârlıklarına çok şey borçludur.
Bugünkü varlığımız, geçmişin muazzez ve muhterem mücadele ahlakından tebarüz etmiştir.
Son günlerde tarihimizi tartışmaya açma girişimleri, ecdadımız üzerinde kuşku uyandırma densizlikleri vahim bir insafsızlık, vandal bir ilkesizlik düzeyine ulaşmıştır.
Bu tabloyu müteessir bir duyguyla takip ediyor olmak çok hazindir.
Dünyanın hiçbir yerinde atasına ve milli anılarına ülkemizdeki bir güruh kadar yaralayıcı, hakaretamiz ve yıkıcı konuşan yoktur.
Dünyanın hiçbir yerinde milli kimliğe ve tarihi köklere bu denli saldırgan, bu denli tahammülsüz hain ve haşarat yığını görülmemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son Padişahı Sultan Vahdettin hain miydi, değil miydi? Revaçtaki münakaşa budur.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilmesindeki asıl mana ve maksat üzerinde fikir ve görüş ayrılıkları, sürekli ikmal edilen nifak adımları çok tehlikeli boyutlar kazanmaktadır.
Kadir kıymet bilmeyen Türk ve Türkiye muhalifi kaymak bir tabaka bayağı ezberlerini sıralarken bizi biz yapan değer hükümlerini açıkça ve alçakça hedef almaktadır.
Tarihte gerçekte ne olup bittiğinin araştırması, analizi ve açıklaması tarihçilerimizin işidir. Bize düşen buna saygı duymaktır.
Ancak biz tarihimizi ve ecdadımızı ideolojik gayelerle suçlama yarışına giren köksüzlere müsaade etmeyiz, hepsinin birden alnını santim santim karışlarız.
Türk tarihi onların tarihi değildir.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun güncellenmiş, geçmişin rotasına eklemlenmiş ve gücüne güç katmış bir devamıdır.
Milli Mücadele’yi zaferle buluşturan, Cumhuriyet’i cumhurla kucaklaştıran kahramanlar kuşağı hep birden Osmanlı İmparatorluğu’nun ya bir paşası, ya bir düşünürü, ya da inanmış bir devlet görevlisidir.
Kan aynıdır, kader aynıdır, karar aynıdır, kadro aynıdır, karakter aynıdır. Hepsi birlikte Türk milletinin şerefli evlatlarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkaca bir seçenek kalmadığından uzun bir süredir hazırlığı yapılan, senaryosu üzerinde çalışılan stratejik bir hamlesiyle, operasyonel bir tercihiyle, her ihtimali hesaplanmış basiretli bir tecellisiyle vücut bulmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı Türklüğün asırlar boyunca mahfuz tuttuğu, bağımsızlığının ve bekasının tehlikeye düştüğü anda cemre gibi gönüllere düşen muhteşem bir atasözü, müktesebatı olan dev bir atılımıdır.
Esasen Samsun’a çıkan tarihin her döneminde oluşmuş ve olgunlaşmış Türk devlet ruhudur, Türk devlet onurudur.
Kurtuluş Mücadelesini başlatan Ötüken ufkudur, Söğüt şuurudur, Türk milletinin hürriyetine düşkün oluşudur.
Elbette o dönemlerin hükümetlerinin yanlışları olabilir, hatalı kararları olabilir, acziyetleri olabilir, teslimiyetçi özellikleri de görülebilir.
Ancak bu mümkün ve muhtemel olumsuzluklar gerçeğin büyük resmini asla değiştiremez, tarihin kolonlarını yerinden oynatamaz.
Yine üzerinde ısrarla durmak isterim ki, Oğuz neslinden, Kayı’sından Kınık’ından, 24 boyunun tamamından hain çıkmaz, çıkmamıştır.
Türk hakanları arasında hıyanete teşne tek bir isim gösterilemez.
Sultan Vahdettin’in eksiği, gediği, kusuru olsa da, asla hain değildir.
Ve Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele yolunu açan, kimliksiz, kişiliksiz, edepsiz İzmir Belediye Başkanı’nın küstahça sövdüğü Osmanlı İmparatorluğu Padişahından başkası değildir.
Oğlan babadan görür at oynatmasını, kız anadan görür sofra donatmasını.
İzmir’in meşrebi ve mensubiyeti ağır yaralı belediye başkanı ne öğrenmişse zalim babasından öğrenmiştir.
Bu CHP zihniyetinin yatacak yeri yoktur.
Bu CHP zihniyetinin günahları diz boyudur.
Bugünkü CHP zihniyeti Kuvayı Milliye iradesiyle geceyle gündüz gibi farklıdır.
Kimi dikenini gülünden seçer, herkes ettiğinin mahsulünü bir gün mutlaka biçer.
Kılıçdaroğlu tarih bilmez, ecdad bilmez, millet bilmez, erdem bilmez, edep bilmez, bildiği tek şey yalandır, iftiradır, izansızlıktır.
Kayseri’nin meşhur bir sözünü hatırlatmak isterim:
“Ahrazın dilinden anası anlarmış.”
Ne var ki bu Kılıçdaroğlu’nun dilinden de, dileğinden de, dimağından da anlayan, anlayacak olan yoktur.
Merhum Peyami Safa’nın dediği gibi, yalana bırakınız insanı, eşya bile isyan etmelidir.
Yalancılık, milli ve manevi değer yağmacılığı, yabancılara yağcılık zillettir, illettir, rezalettir, CHP’sinden HDP’sine, İP’inden Deva’sına kadar hepsinin yakasına yapışmıştır.
Kılıçdaroğlu’nun tek bir doğru lafını duyanınız oldu mu?
CHP’nin ve diğerlerinin milletimizin ve devletimizin lehine küçük de olsa olumlu bir görüşüne şahitlik edeniniz çıktı mı?
Testide ne varsa dışına sızan odur.
Fikirde ne bulunuyorsa fiile yansıyan da odur.
İleri düzeyde akıl dağılması yaşayan Kılıçdaroğlu, meğer Sakarya Savaşı’nın Sakarya ilimizde yapıldığını sanıyormuş.
Nasıl olsa bozacının şahidi şıracıdır, Sakarya çakılması sırasında kendisini dinleyenlerin alkış tufanı koparması da toplu bir cehalet gösterisine işarettir.
Nutuk’tan değil, Atatürk’ten değil, küresel çıkar ve ihanet merkezlerinden ilhamını alanların akıbetleri böylesine mefluçtur.
Doğrusunu Allah biliyor ya, İstanbul’daki Belgrat ormanlarının Sırbistan’da, Arnavutköy’ün Arnavutluk’ta, Ankara’daki Tunus Caddesi’nin de Tunus’ta olduğunu söylerse hiç şaşırmayacağız.
Kayseri’nin yetiştirdiği değerlerden birisi olan İncili Çavuş yaşamış olsaydı, biz Kılıçdaroğlu’nugecikmeksizin ona havale eder, onun mizah üreten diline zimmetlerdik.
Nihayetinde malum cehalet çığlığı karşısında yapılacak başka bir şey de olmazdı.
Bu kapsamda Hz.Ebubekir’e atfedilen şu söz aynısıyla Kılıçdaroğlu’nu tarif etmektedir:
“Abidin cahili, şeytanın oyuncağıdır. Tıpkı fareyi cebinde taşıyanlar gibi.”
İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa, imha için de o kadar cehalet kafidir.
Vicdanı kurumuş, şuuru kapanmış, akli melekeleri felç geçirmiş olanlar, sulak alanda bile susuz, güneşli yerde bile ışıksızdır.
Bihakkın ilan ediyorum, zillet ittifakı yarınlarımıza perde çekemeyecektir.
Zillet ittifakı büyük Türkiye’nin doğuşuna engel olamayacaktır.
Türkiye her meselede hakem misyonu üstlenen bir ülkedir.
Türkiye ne diyeceği, ne yapacağı merak uyandıran bir ülke konumundadır.
16 Eylül’de Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Şanhay İşbirliği Teşkilatı’nın 22. Devlet Başkanları Zirvesi’ne diyalog ortağı Türkiye’yi temsilen katılan Cumhurbaşkanımız ve heyeti göz doldurmuş, ilgi odağı haline gelmişler, yapıcı ve dengeli tutumlarıyla herkesle temas kurmayı, verimli görüşmeler yapmayı başarmışlardır.
Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere, ülkemiz bütün kriz ve sorun alanlarına samimiyetle ve diplomatik ustalıkla müdahale etmektedir.
İnsanı ve insani değerleri merkezine alan aktif bir diplomasiyle bölgemizde ve küresel zeminde barış kuşağı tesis etmek için mücadele eden itibarlı bir Türkiye fotoğrafı herkesin dikkatini çekmektedir.
Bu nedenle zillet partilerinin ayarları bozulmuş, ne diyeceklerini şaşırmışlar, dut yemiş bülbüle dönmüşlerdir.
Şimdi siz söyleyiniz, gür sesinizle Türkiye üzerinde kumar oynayan, hesap yapan mihrakları şaşkına çeviriniz:
Türkiye’mize sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Geleceğinize sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Milliyetçi Hareket Partisi’ni milletvekili sayısı ve oy oranı itibariyle TBMM’de daha da güçlendirecek misiniz? (Evet)
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a oy verecek misiniz? (Evet)
Bu evetler zillet ittifakını titretir, bu evetler zalimlerin ensesine şamar gibi iner.
HDP’yle çok kirli bir ittifak içindeler.
FETÖ’ye boyun eğmiş vaziyetteler.
PKK’nın dümen suyuna girmiş haldeler.
Bu nedenle zilletin ta dibindeler.
Küresel emperyalizmin köle gibi izindeler.
Türkiye düşmanlarının emrindeler.
Türkiye’nin izmihlaline hizmetteler.
Milli birlik ve kardeşlik bağlarımızı koparmanın derdindeler.
Etnik ve mezhep temelli bölücülüğü kaşımanın hevesindeler.
Türkiye ekonomisini kötülemenin peşindeler.
Yunan tezlerine destek vermenin hedefindeler.
Terörle mücadeleyi bitirmenin niyetindeler.
Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Karabağ’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Mavi Vatanda Türkiye’nin müessir mücadele gücünü, haklı ve meşru varlığını tartışmaya açmanın emelindeler.
CHP, İP, HDP, SP, Gelecek ve Deva’nın yanında TİP, TKP, Emek Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Toplumsal Özgürlükler Partisi de zilletin göbeğindedir.
Açık veya örtülü olsa da, bunların cümle kapısı birbirine açılmaktadır.
Kılıçdaroğlu bu zillet koalisyonunun Cumhurbaşkanı adayı olmak için çırpınmaktadır.
Gelişmeler can sıkıcı olunca CHP yönetimi mayasız masa ittifakını tehdit noktasına gelmiştir.
Kılıçdaroğlu eğer aday olmazsa, “Alevi olduğu için reddedildi algısı” yerleşirmiş.
Bunu toplum ve demokrasi hazmedemezmiş. Üstelik altılı masa da dağılırmış.
Masa dağılacağı kadar zaten dağıldı, ancak CHP yönetiminin diğer uçuk kaçık ve karanlık söylemlerinin ahlaki ve makul hiçbir yanının bulunmadığı da ortadadır.
Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizi tahrik eden dil bölücü, ayırıcı, kutuplaştırıcı ve nefret saçan bir dildir.
Bu bühtanı ağzına alanlar Türk milletinin varlığından, birliğinden, kardeşliğinden, yükseliş ve diriliş gayesinden çok rahatsız olan namertlerdir.
Alevi’si de bizim, Sünni’si de bizim, Caferi’si de bizimdir.
Türkü de biziz, Kürdü de biziz, biz Türk milletiyiz.
CHP’nin bu melun iddiası milli güvenliğimize tehdittir.
Benden sonrası tufan anlayışına saplanıp kalan bir siyaset kofluğundan Türkiye’ye gelecek yalnızca hüsrandır.
Türk milleti bu tip bir azgın fitneye geçit vermeyecektir.
İP’in başkanına Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sorulunca, “bu seçimi tehlikeye atamayız” cevabını vermesi kurnaz ve kumpasçı bir üsluptur, aynı zamanda baştan ayağa ikircikli ve iki yüzlü bir anlayışın dışavurumudur.
İP, altı oku bağlamış, terörist Demirtaş “Kılıçdaroğlu’na farklı toplumsal kesimlerin önemli bir desteği var” sözleriyle İP’in bağını cezaevinden çözmeye kalkışmış, fakat zillet cephesinde sular bir türlü durulmamış, fırtına dinmemiştir.
Kayseri’nin halk arasında meşhur bir deyişi vardır: “Dört diyon, doğuz diyon, topluyon otuz diyon.”
Peki bu nasıl bir iştir? Bu nasıl bir toplamadır?
Zillet ittifakının hali pür melali tamı tamamına da budur.
Bu ittifakın alayını toplasanız bir etmez, altısını ister ayrı ayrı ister aynı ata bindirseniz bir adım gidemez, buna takatleri yetmez, yetemez.
Değerli Kardeşlerim,
Aziz Vatandaşlarım,
Önemli olan milletimize ve ülkemize hadim bir anlayışa sahip olmaktır.
Kayseri’nin tarihi şahsiyeti Mimar Sinan diyordu ki:
“Ben bütün eserlerimi hayırla yad edilmek, hayır dua almak, Allah rızasını kazanmak için yaptım.”
Adeta bu sözünü tamamlayan şu ifadeleriyle de meramımızı ve muradımızı özetlemişti: “Yaptığın işi gönlünde hissedersen ırmaklar çağlar içinde.”
Cumhur İttifakı işte budur.
Bizim sözümüz söz, duruşumuz nettir.
Yüreklerimizdeki vatan ve millet sevdası tarih kadar büyük, Çanakkale gibi aşılmazdır.
Cumhur İttifakı’nda al-ver ilişkisi yoktur.
Menfaat ortaklığı, rant paylaşımı, koltuk kavgası, makam taksimi, ulufe dağıtımı yoktur.
Ya ne vardır peki? Ahlak vardır, milli hissiyat vardır, iman vardır, irade vardır, feragat vardır, kardeşlik vardır, muhabbet vardır, saygı vardır, millet vardır, Türkiye sevdası iliklerimize kadar işlemiştir.
Aklımızda olan sadece ve sadece Türkiye’dir, Türk milletidir, milli bekadır.
Gönlümüzde, Türk-İslam coğrafyalarının, soydaşlarımızın, din kardeşlerimizin huzura, güvenliğe, istikrara, refaha ve barışa vasıl olması yatmaktadır.
Buradan ikazla ifade ediyorum, Karabağ’da provokasyon üstüne provokasyon yapan, kardeşlerimizin kanını döken caniler Türk’ün azameti karşısında tutunamaz.
Karabağ Azerbaycan’dır, Karabağ ata yadigarıdır, Karabağ Türk yurdudur.
Can gardaşlarımız ne zaman ve nerede istiyorlarsa onlarla çelikten bilek oluruz, aynı mevziiye girer etten duvar öreriz.
Ankara’yla Bakü’nün kaderi birdir.
Türk’ü, Türk’ten ayıracak ne bir sınır, ne de bir engel vardır.
Türkiye, Azerbaycan ile sonuna kadar dayanışma içindedir.
Biz iki devlet tek milletiz, bedenlerimiz ayrı olsa da, canımız birdir.
Karabağ’da vurulup yere düşen neferler bizim neferimizdir.
Rahmetle ve hürmetle andığım şehitler bizim şehidimizdir.
Alınacak intikam, sorulacak hesap namusumuza emanettir.
Kriz imalatçısı, küresel provokatör ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan’dan sonra Erivan’a seyahat planı kimlerin birlikte yürüdüğünün delili, zamanlama itibariyle sorunlu ve sorumsuz bir ziyarettir.
Anlaşılıyor ki, Türkiye’yi ve Türk milletini dört bir taraftan kuşatma altında tutuyorlar.
Bir yanda Ermeni çeteleri, diğer yanda Yunan kepazeliği; bir yanda güney sınırlarımız boyunca tahriklerini sürdüren terör örgütleri, diğer yanda küresel baskılar.
Yunanistan Başbakanı, Türkiye’ye “gece gelme gündüz gel” diyormuş.
Geliriz gelmesine, ama gündüzünüzü gece gibi örtmeye, tacizlerinizin bedelini misliyle ödetmeye seve seve, koşa koşa, kanımızla, canımızla geliriz.
Geldiğimizde Miçotakis’i korumaya ne efendilerinin ne de güvendiği işbirlikçi çevrelerin gücü de yetmez.
Hedef Türk milletidir, silah çekenler ise küresel emperyalizmin cinayet devriyesine çıkarttığı vatansızlardır.
Ekonomimizin hisarlarını yıkmak istediler, dayandık, enflasyonu düşürmek, hayat pahalılığını ortadan kaldırmak için Cumhur İttifakı olarak seferber olduk.
Kılıçdaroğlu karalamaya çalışsa da, destekleyip arkasında olduğumuz “İlk Evim ve İlk İşyerim”adıyla tarihin en büyük sosyal konut projesi hükümet tarafından hayata geçirildi.
81 ilimizde ve tüm ilçelerimizde 2023-2028 yılları arasını kapsayan süreçte 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin iş yeri yapmak suretiyle milletimize muazzam bir hizmet için kollar sıvandı.
Bu arada CHP, İzmir’de milyon dolarları ödeyerek konser düzenlemekle, iftira atmakla, yapılanı aşağılamakla, dün doğru dediği kanunları bugün Anayasa Mahkemesi’ne taşımakla meşgul oldu.
Onlar konuştu, Cumhur İttifakı gereğini yaptı.
Allah’ın izniyle daha yapacağımız çok iş vardır.
Türkiye’yi ihracatta, istihdamda, üretimde, kalkınmada, büyümede, siyasi, diplomatik ve toplumsal huzur alanlarında çağ atlatmaya çok şükür hazırız ve buna da kararlıyız.
Kılıçdaroğlu’nun ben de milliyetçiyim, ben de ülkücüyüm gürültüsünü çıkarması boşunadır, terörist Demirtaş’ın göğsüne madalya asmayı düşünen bir şahısla milliyetçilik aynı sinede, aynı vicdanda, aynı fikirde barınamaz, yaşayamaz.
Bir bedende hem şeytan hem de melek olmaz, helal aşa haram katarak karın doymaz, Kılıçdaroğlu’ndan da solcu dahi olamaz.
Zillet ittifakı Türkiye’nin karşısında, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’nin tarafındadır.
Zillet ittifakı İmralı canisinin, teröristbaşıGülen’in, PKK’nın, Firavun’un, müstevlilerin, sömürgecilerin yanındadır, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Kayseri’nin, Nevşehir’in, Niğde’nin, Aksaray’ın, Kahramanmaraş’ın, mazlumların, gariplerin, ülkemizi büyütme, geliştirme ve zenginleştirme mücadelesi veren iş adamlarımızın arkasındadır.
Biz, bağımsız ve güçlü Türkiye’den tarafız.
Biz, feda edilecek tek bir insanımız yok, birlikte Türkiye’yiz diyen tarafız.
Biz, zalime yavuz, mazluma yunus olan tarafız.
Biz, küresel oyunlara karşı milli duruştan tarafız.
Çağrımız, önce ülkem ve milletim diyen herkesedir.
Çağrımız, bu millet, bu vatan, bu bayrak benim diyen herkesedir.
Paylaşılacak vatanım, vazgeçilecek insanım yok diyen her vatan evladıyla yolumuz birdir.
Biz birlikte Türkiye’yiz diyen herkes bu milletin öz be öz evladıdır.
Son kez soruyorum sizlere, ama sesiniz öyle çıksın ki, adeta arşa ulaşsın:
2023 yılı gelip çattığında sandığa gidiyor muyuz?(Evet)
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a oy veriyor muyuz? (Evet)
Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy veriyor muyuz?(Evet)
Cumhur İttifakı’na omuz veriyor muyuz? (Evet)
Bu evetlerle Kayseri’den çok ümitvar bir şekilde ayrılıyorum.
Hamd olsun adayımız belli, kararımız nettir.
Vatan uğruna şehit düşen kahramanlarımızı, partimizin kurucu lideri, Kayseri Pınarbaşı’nın iftiharı, siyaset ve devlet adamı Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi rahmetle, hürmetle yad ediyorum.
Yarın idrak edeceğimiz Gaziler Günü dolayısıyla bütün gazilerimize sağlıklı ve uzun bir ömür diliyor, terörle mücadele sırasında yaralanıp da gazi sayılmayan kardeşlerimizin hak mücadelesinde yanlarında olduğumuzu bir kez daha dile getiriyorum.
Yükümüz ağır olsa da, ülkümüz, ilkemiz, inancımız ve irademiz her zorluğu aşmaya muktedirdir.
Sözlerimi dua niyetine Tomarza doğumlu büyük halk ozanı Dadaloğlu’nun şu dizeleriyle bitirmek istiyorum:
Kadir Mevlam senden bir dileğim var,
Bizi muhannete muhtaç eyleme.
Eğer muhannete muhtaç eylersen,
Kara topraklara gark eyle bizi.
Muhannetin suyu bulanık akar,
Aktığı yerleri sel olur yıkar,
İyilik etmeden başına kakar,
İşte böylesine muhtaç eyleme bizi.
Muhannetin sözü zehirden oktur,
Hüsnü kereminle rahmetin çoktur,
Sağ elin sol ele faydası yoktur,
Sağ gözü sol göze muhtaç eyleme.
Hepinize şükranlarımı sunuyorum.
Sırbistan’da düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası’nda madalya kazanan şampiyon güreşçilerimizi tebrik ediyor, alınlarından öpüyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.
Ne Mutlu Türküm Diyene.