Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayid Al Nahyan, Suriye’deki rejimin eli kanlı lideri Beşşar Esed ile yaptığı telefon görüşmesiyle, rejimin Arap dünyasındaki rolüne dönmesi konusundaki desteğini açık şekilde ifade ederken, Türkiye karşıtı bir cephe oluşturulması için çabaladığını da ortaya koydu.
Nahyan’ın, “Suriye’nin bu kritik koşullarda yalnız kalmayacağı” açıklaması, verilen desteğin, katledilen Suriye halkına mı, eli kanlı Esed rejime mi olduğu sorularını beraberinde getirdi.
Suriye’de 2011’de başlayan halk ayaklanmasından 1 sene sonra Şam Büyükelçiliğini kapatan BAE, Aralık 2018’de bu ülkedeki büyükelçiliğini yeniden açtı.
BAE’nin, Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmış olmasına rağmen attığı bu adım, “ortak Arap mutabakatının dışına çıkma” şeklinde yorumlandı.
Ülkenin esas yöneticisi olarak nitelenen Nahyan, Suriye’deki rejimin başındaki Beşşar Esed ile ikili ilişkilerini sürdürmeye devam etti.
Abu Dabi yönetimi, Mısır’da ülkenin seçilerek iş başına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye, Libya’da Birleşmiş Milletler nezdinde meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) karşı ve Arap devrimlerini desteklemeyen politikasını Suriye konusunda da uygulamış oldu.
BAE ayrıca diğer Arap ülkelerinin aksine, Rusya’nın Suriye halkının ayaklanmasını bastırmak için 2015’te başlattığı askeri hamlesine de karşı çıkmamıştı.
Suriye muhalefeti, iki yıl önce BAE’nin Şam Büyükelçiliği’ni yeniden açma adımını da “rejime gizli destekten açık desteğe geçtiği” şeklinde değerlendirmişti.
Nahyan’ın 9 yıldır uluslararası izolasyon uygulanan Beşşar Esed ile telefon görüşmesi yaparak, destek mesajı vermesi de muhalefet tarafından tepkiyle karşılandı.
Tüm bu faktörler ve gelişmeler göz önüne alındığında Abu Dabi yönetiminin Esed rejimiyle ilişkilerini normalleştirme ve verdiği desteği aleni hale getirmesinin arkasında bazı çıkarlarının bulunduğunu fark etmek zor olmuyor.
ESAS KORKUSU “ESED SONRASI SURİYE”
Uzmanlar, BAE’nin seçtiği bu yöntem dışında Suriye halkına yardımın başka yolları olduğunu belirtiyor.
BAE’nin Beşşar Esed rejiminin yıkılması durumunda Suriye’de İslami hareketlerin etkin olmasından korktuğunu düşünen uzmanlar, Abu Dabi yönetimi ile Esed rejimi arasında İran ve Hizbullah konusunda ciddi anlaşmazlık olduğuna da dikkati çekiyor.
Uzmanlar, bu anlaşmazlığa rağmen BAE’nin “Esed sonrası endişelerinin” rejimin yıkılmasını desteklemesine mani olduğunu ifade ediyor.
Bu nedenle BAE, İslami hareketlerle mücadele aktif bir güç olduğunu düşündüğü Esed’in meşruiyetini kabul etmeye hazır görünüyor.
HEDEFİ TÜRKİYE KARŞITI CEPHE OLUŞTURMAK
Diğer taraftan BAE, Türkiye ile Katar’ın, Libya ve Suriye gibi konularda izlediği politikalara muhalif tutumlar ediniyor.
Abu Dabi yönetimi bu kapsamda, paralı asker birlikleri oluşturmak, karşıt devrimleri ve Rusya’nın Esed rejiminin yanında yer alarak başlattığı askeri hamlesini desteklemek gibi adımlar atıyor.
Türkiye’nin Körfez krizi konusunda takındığı tavır da BAE ile ilişkilerin gerilmesine neden oldu.
BAE, Arap ülkelerinin halkları tarafından sevilen Türkiye’ye karşı kara propaganda yürütüyor. Bu kapsamda, sosyal medya platformlarındaki aktivistlere, televizyon kanallarına, internet sitelerine, Arap ve Avrupa ülkeleri ile ABD’deki araştırma ve medya kurumlarına mali destek sağlıyor.
Batı medyasında BAE’nin Türkiye’de Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) başarısız darbe girişiminde parmağı olduğu ifade edilmişti.
Batılı kaynaklar ayrıca, Nahyan’ın danışmanlığı yapan Filistin eski istihbarat şefi Muhammed Dahlan’ın FETÖ’yü finanse ettiğini yazdı. Türkiye de “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirmek, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek” suçlarıyla Dahlan’ı Terörden Arananlar Listesi’nde kırmızı kategoriye ekledi.
Öte yandan, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn’in 5 Haziran 2017’de Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kesmeleri ve ekonomik abluka uygulamalarıyla başlayan Körfez krizinde Türkiye’nin Katar’ın yanında yer alması ve Katar’a askeri destek vermesi sonrasında BAE-Türkiye ilişkilerindeki gerginlik daha da tırmandı.
BAE, Türkiye’nin Orta Doğu politikalarının, çıkarlarına ciddi anlamda zarar verdiğine; bölgede, Kuzey ve Orta Afrika’da nüfuz oluşturma çabalarını tehdit ettiğine inanıyor. Bu nedenle de kendisini Suriye, Libya, Katar ve Sudan konusunda Türkiye ile doğrudan çatışma halinde buluyor.
Abu Dabi yönetimi, Esed rejiminin hızlı bir şekilde Arap Birliği’ne dönmesini ve Arap dünyasındaki rolünü geri almasını umuyor. BAE bu adımların gerçekleşmesiyle Türkiye karşıtı bir cephe oluşmasını ve bu cephede, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve Suriye’nin yer almasını istiyor.
Veliaht Prens Muhammed Bin Zayid Al Nahyan, geçen Cuma Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Beşşar Esed ile telefonda, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkilerini ele aldık. Bu olağanüstü koşullarda BAE’nin kardeş Suriye halkına desteği ve yardımını yineledim. Sıkıntı zamanlarında insan dayanışması her şeyden öncedir. Kardeş Suriye de bu kritik koşullarda yalnız kalmayacaktır” ifadelerini kullanmıştı.
Göz Atmak İster misiniz?
“Etki Ajanlığı” yasa teklifi revize edilmek üzere geri çekildi
Kamuoyunda ‘etki ajanlığı’ olarak adlandırılan, “Devletin Güvenliği veya Siyasal Yararları Aleyhine Suç İşleme” maddesi geri …