Aziz Dağtekin Yazdı
ABD Başkanlığına İkinci Kez Seçilen Donald Trump ve Türkiye İlişkileri: Gelecek Perspektifleri ve Ortadoğu Politikası bütün yönleriyle hem endişe hem de merak beklenmektedir. Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlamasıyla birlikte Biden’ın harladığı ateş daha da alevlenecek mi, yoksa gerçekten harlanan Ortadoğu ateşi söndürülecek mi? bu soruların cevabını zaman gösterecek diye düşünüyoruz.
Ancak Donald Trump, 5 Kasım 2024 yılında ABD Başkanlığı’na ikinci kez seçildikten sonra, hem iç politikada hem de uluslararası ilişkilerde önemli değişimlere ve istikrarsızlıklara yol açabilecek bir dönemin eşiğine gelmiş bulunuyor. Özellikle Türkiye ile olan ilişkiler, Suriye’deki gelişmeler ve Ortadoğu’daki büyük güç mücadelesi, Trump’ın ikinci döneminin başlıca zorlukları arasında yer alacağına kesin gözle bakmaktayız. Türkiye, Trump’ın politikalarında ve Ortadoğu’daki stratejilerinde önemli bir rol oynamaya devam ederken, Trump’ın yeniden seçilmesiyle bu ilişkilerin nasıl şekilleneceği, yalnızca iki ülke arasında değil, bölgedeki daha geniş güç dinamikleri açısından da belirleyici olacaktır. Bu makalemizde, Trump’ın başkanlığındaki Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği, Suriye’deki gelişmeler, PKK/YPG sorunu, ve İsrail’in Ortadoğu’daki işgali konularındaki olası politikaları ele alınacağız.
Bu makalemizde ele alacağımız konular tamamen bizim şahsi görüş ve önerilerimiz olacaktır ama yine de ilgili kurumların bu görüş ve önerilerimizi önemle takip etmeleri ülkemizin menfaatine olacaktır. Bize göre Trump’ın başkanlığındaki Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği, Suriye’deki gelişmeler, PKK/YPG sorunu, ve İsrail’in Ortadoğu’daki işgali konularındaki olası politikalar şöyle olacaktır:
1. Trump ve Türkiye İlişkileri: Yeniden Başlayan Bir Dönem
Malumunuz Trump’ın 2017-2021 yılları arasındaki başkanlık dönemi, Türkiye-ABD ilişkilerinde inişli çıkışlı bir sürece sahne olmuştu. Türkiye’nin Suriye politikasına dair attığı adımlar, F-35 programı ve S-400 hava savunma sistemi alımı Papaz Brunson krizi gibi konular, iki ülke arasında gerilim yarattı. Ancak Trump, Erdoğan ile kişisel bir bağ kurarak bu gerilimleri yumuşatma eğilimine girmesi ve Türkiye’nin stratejik çıkarlarına yönelik pragmatik bir yaklaşım benimsemesi, özellikle Trump’ın, Amerikan çıkarlarını “öncelik” olarak görmesi, Türkiye’ye yönelik bazı askeri ve diplomatik hamlelerini esnetmesine imkan tanıdı.
Trump’ın ikinci döneminde de bu yaklaşımın devam etmesi beklenebilir. Ancak Trump, önceki dönemindeki sert söylemlerine rağmen, dış politikada daha fazla “özgürlükçü” bir yaklaşım sergileyerek Türkiye’nin bağımsız hareket etmesini destekleyebilir. Erdoğan ile olan kişisel ilişkisi, iki ülke arasındaki gerginlikleri azaltmaya yönelik bir araç olarak kullanılabileceği öngörüsündeyim.
2. Suriye: ABD’nin Çekilme Kararı ve Türkiye’nin Yeni Zorlukları
Trump, başkanlığı döneminin en dikkat çekici dış politika kararlarından birini, 2018 yılında Suriye’den ABD askerlerinin çekilmesi yönünde almıştı. Bu karar, hem iç siyasette hem de uluslararası arenada büyük yankı uyandırmış, Trump’ın Ortadoğu’dan “çekilme” stratejisini takip ettiği yönünde yorumlanmıştır. Trump, Suriye’deki ABD varlığını gereksiz bir harcama olarak nitelendirerek, Amerikan askerlerinin evlerine dönmesini savunmuştu. Bu karar, Türkiye için fırsatlar kadar zorluklarda oluşturmuştu. Türkiye, Suriye’de PKK ve YPG’nin faaliyetleri nedeniyle, ABD’nin çekilmesini bir fırsat olarak görmüş ve Suriye’nin kuzeyindeki terörist gruplara karşı askeri harekatlar düzenlemişti.
Trump’ın ikinci döneminde, Suriye politikaları konusunda benzer bir yaklaşım sergilemesi olasıdır. Ancak, Amerikan çıkarlarının ve müttefiklerinin güvenliğinin dikkate alındığı yeni bir stratejiyle birlikte, Suriye’deki askerî varlık ne tamamen sona erebilir, ne de ciddi bir artış görülebilir. Trump’ın, bölgedeki “sonuç alıcı” politikalarına ağırlık vereceği ve askeri müdahale yerine diplomatik çözümler geliştirmeyi tercih edeceği öngörülebilir.
Türkiye, Suriye’de PKK/YPG’nin oluşturduğu tehdit karşısında ABD’nin çekilmesinin ardından daha fazla yalnız kalmış durumda. Bu, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri operasyonlarına devam etmesi gerektiği anlamına geliyor. Trump’ın bu konuda Türkiye’nin askeri hamlelerini daha fazla desteklemesi veya en azından bu tür operasyonlara karşı sessiz kalması beklenebilir. Bu durum, özellikle Türkiye’nin ABD’den istediği stratejik destek konusunda belirsizlikleri de beraberinde getirebilir.
3. PKK/YPG: ABD ile Çelişkili Politikalar ve Türkiye’nin Stratejisi
Trump, başkanlığı döneminde, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlamakla birlikte, PKK ve YPG’yi terörist gruplar olarak görmemek konusunda da oldukça esnekti. Trump, ABD’nin terörle mücadele stratejisini, genellikle PKK’yı terörist bir grup olarak görmeyen bir yaklaşımda şekillendirdi. Ancak, YPG ile işbirliği yapan ve IŞİD’e karşı savaşan bu grubun ABD’nin operasyonlarına katkı sağladığı düşünüldüğünde, Türkiye için bu durum büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Trump’ın ikinci döneminde de, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG varlığını denetim altına almak için Türkiye’nin atacağı adımlar önemli olacaktır. Trump, muhtemelen Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonlarını desteklemeye devam edecektir. Bu, YPG’nin kontrol ettiği bölgelere yönelik Türk operasyonlarının sürdürülmesi anlamına gelir. Ancak, Trump’ın İran’a karşı sert politikalar ve bölgedeki müttefikleriyle ilişkilerini dikkate alarak, Türkiye’ye daha fazla askeri yardım veya stratejik destek verme konusunda temkinli davranabilir. Türkiye, PKK/YPG tehdidine karşı mücadele ederken, ABD’nin bu konudaki tutumunun değişip değişmeyeceğini dikkatle izleyecektir.
4. İsrail ve Ortadoğu’daki İşgali: Trump’ın Duruşu
Bir diğer önemli konuda Türkiye-ABD, İsrail’in Gazze’deki, Bbeyrut’ta ki işgal ve soykırımları konusunda karşı karşıya gelebilir. Malumunuz Trump, ilk başkanlığı sırasında İsrail’e yakın durarak, Ortadoğu’daki stratejik dengeleri değiştiren adımlar atmıştı. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Golan Tepeleri’nin İsrail’e ait olduğunun kabul edilmesi ve Abraham Accord ile Arap ülkeleriyle İsrail’in ilişkilerinin normalleşmesi, Trump’ın Ortadoğu’daki İsrail yanlısı politikalarının en belirgin örneklerindendir.
Trump’ın ikinci dönemde de, İsrail’in bölgedeki güvenlik ihtiyaçlarını ve işgalci politikalarını desteklemeye devam etmesi olasıdır. Ancak, bunun Türk ve İslam dünyası kamuoyunda yaratacağı etkiler ve Türkiye’nin İsrail’e karşı tutumu, Trump’ın Ortadoğu politikalarını şekillendirebilir. Trump, büyük ihtimalle, İsrail’in Ortadoğu’daki işgalini daha da meşrulaştıran adımlar atmayı sürdürecektir. Türkiye’nin ise, ABD’nin bu tutumuna karşı diplomatik baskılar oluşturmaya devam edeceği kanatindeyim.
5. Sonuç: Trump’ın Türkiye ile İlişkileri ve Ortadoğu Stratejisi
Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, Türkiye-ABD ilişkileri açısından hem fırsatlar hem de zorluklar barındırmaktadır. Türkiye, Suriye’deki PKK/YPG tehdidiyle mücadele ederken, Trump’ın Suriye’den askeri çekilme politikasını bir fırsat olarak görse de, ABD’nin uzun vadeli stratejik çıkarlarının belirleyici olacağı unutulmamalıdır. Türkiye, Trump’ın pragmatik yaklaşımına rağmen, kendi ulusal güvenliği ve bölgesel çıkarları doğrultusunda hareket etmeye devam edecektir.
İsrail ve Ortadoğu’daki işgal, Trump’ın başkanlık döneminde destek bulmaya devam edeceği bir konu olabilir. Türkiye ise, Ortadoğu’daki gelişmeleri, ABD’nin İsrail yanlısı politikalarına karşı dengeleyici bir stratejiyle ele alacaktır. Trump’ın Ortadoğu’daki tutumları ve Türkiye ile olan ilişkileri, hem ABD iç politikasında hem de uluslararası alanda önemli sonuçlar doğurabilir. Türkiye’nin, Trump’ın ikinci döneminde karşılaşacağı diplomatik ve askeri zorluklarla nasıl başa çıkacağı, bölgedeki güvenlik ve istikrarı doğrudan etkileyecektir.
Bu sebeple bir tüccar gibi devlet yönetmeye alışkın olan Trump ile her daim mazlumlara kucak açan Türkiye’nin daha adil bir dünya ve daha adil bir bölge eğilimde olması “ABD’nin yeni başkanı Trump ile Türkiye Suriye’de karşı karşıya gelebilecek mi?” sorusunu da şu şekilde açıklayabiliriz.
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ile Türkiye’nin Suriye’de karşı karşıya gelip gelmeyeceği, birkaç faktöre bağlı olacak. Trump, daha önceki başkanlık döneminde Suriye politikaları konusunda kararsız ve tutarsız bir yaklaşım sergileyerek hem Türkiye hem de diğer aktörlerle zaman zaman gerginlikler yaşadı. Ancak her başkanlık dönemi, yeni bir politika ve dinamiklerle şekillenebilir.
Şu faktörler, ABD-Türkiye ilişkileri ve Suriye’deki potansiyel gerginlikleri etkileyebilir:
1. PKK/YPG Meselesi ve Suriye’nin Kuzeyi
- Türkiye, özellikle Suriye’nin kuzeyinde YPG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor ve bu grubu terörist kabul ediyor. Türkiye, bu gruplara karşı operasyonlar düzenlemeyi sürdürüyor.
- Trump, daha önce YPG’nin ABD’nin Suriye’deki müttefiki olduğu ve IŞİD’e karşı savaşta önemli bir rol oynadığını kabul etmişti. Ancak Trump, 2019’da Suriye’den ABD’nin çekilmesi kararını alarak, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dikkate almıştı.
- Ancak Trump’ın Suriye politikası daha önce ABD’nin bölgedeki askeri varlığını azaltma yönünde olmuştur, bu da Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarına engel teşkil etmeyen bir ortam yaratabilir. Ancak, özellikle Biden döneminde YPG’ye verilen destek devam etti, bu da Türkiye ile gerginlik oluşturdu.
2. Rusya ve İran ile İlişkiler
- Türkiye, Suriye’de Rusya ve İran ile bazı ortak hedeflere sahip olsa da, aynı zamanda bu ülkelerle de karşı karşıya gelebilecek potansiyel sorunlar yaşadı. Trump’ın bu ilişkilerdeki tutumu, Suriye’deki dengeyi nasıl etkileyeceğini belirleyebilir. Trump, Rusya ile olan ilişkilerinde daha pragmatik bir yaklaşım sergileyebilir, bu da Türkiye ile koordinasyonu artırabilir.
3. ABD’nin Bölgedeki Askeri Varlığı
- Trump, Suriye’deki askeri varlığını azaltmaya yönelik bir yaklaşım sergileyebilir. Bu, Türkiye’nin bölgedeki operasyonlarına karşı daha fazla özgürlük tanıyabilir, ancak YPG’ye verilen desteğin devamı, bu konuda yeni gerilimler yaratabilir.
4. Siyasi Yönelim ve İttifaklar
- Trump’ın Suriye’deki askeri ve diplomatik stratejisini, iç politikadaki önceliklere ve seçim dönemindeki kampanya söylemlerine göre şekillendireceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Trump’ın “Amerika önce” politikası, genellikle ABD’nin küresel askeri angajmanını sınırlama amacını taşır, bu da Türkiye’ye daha fazla otonomi tanıyabilir.
5. Türkiye’nin NATO Üyeliği
- Türkiye, NATO üyesi bir ülke olarak, ABD ile stratejik bir ortaklığa sahip. Ancak, bu durum bazen çıkar çatışmalarına da yol açabiliyor. ABD’nin Suriye politikasındaki değişiklikler, Türkiye’nin NATO ittifakı içindeki konumunu zedelemeden uygulanabilir.
Sonuç itibariyle yeniden ABD başkanı seçilen Trump’ın önceki yıllar gibi dengesiz davranış ve politikaları Suriye’deki durumun nasıl evrileceği, onun kararlarına ve bölgedeki gelişmelere bağlı olarak değişebilir. Ancak Türkiye’nin güvenlik kaygıları ve ABD’nin YPG’ye verdiği sınırsız destek, bu ilişkilerdeki temel gerginlik noktaları olmaya devam edecektir. Bize göre Türkiye, Suriye’deki operasyonlarına devam etmek isteyecek ama Trump’ın politikaları bu konuda fırsatlar ya da engeller yaratabilir. Bizden söylenmesi…